28 Ağustos 2012 Salı

Şiir Yarışmasından Şiir Kütüphanesine Ulaşan Kitabım


   Geçen yıl şiir yarışmasına gönderdirdiğim ve sahafta bulunan kitabımdan bahsetmiştim. Yarışma sekreteryasına yedi tane kitap göndermiştim ya, geçenlerde aynı yarışmaya gönderdiğim bir diğer imzalı kitabımla karşılaştım. Ne kadar ilginç değil mi?

   Bursa Nilüfer'deki Şiir Kütüphanesi'nin rafları arasında dolaşırken, bir baktım benim "Son" kitabım da orada. Şaşırdım ve sevindim. "Kütüphane yetkilileri hakikaten şiirden anlıyormuş, benim kitabımı da satın alıp arşivlerine eklemişler, helal olsun!" diye düşündüm. Şaka bir yana, kitabı açıp baktığımda, yıllar önce Metin Altıok Şiir Yarışması'na gönderdiğim bir diğer kitapla daha karşılaşmak hoş bir sürpriz oldu benim için doğrusu.

   Yine oldukça ilginç bir tesadüf sonucu, bugün bir mail aldım. 2009 yılındaki Metin Altıok Şiir Ödülü seçici kurulunda yer alan şair Eray Canberk şiir yarışmasına gönderdiğim ve sahafa ulaşan kitabımla ilgili paylaşımım hususunda açıklamalarda bulunan bir yazı yazmış ve bana göndermiş. 

   Şair ve jüri üyesi Eray Canberk'in konuyu açıklığa kavuşturmak amacıyla bana gönderdiği mesajı, kendisinden izin alarak burada paylaşıyorum:

   Sayın Polat Onat,

    2009 yılında Metin Altıok Şiir Ödülü’ne gönderdiğiniz “Son” adlı şiir kitabınızın başından geçenlerden daha önce de haberim olmuştu. Kitabınızın “çöpe atılmayıp sahafa satıldığı” ileri sürülüyordu. Bu gibi iddia ve suçlamalar sizin “jüri üyesi” diye nitelediğiniz seçici kurul üyelerinin yazgısıdır. Yazgıya boyun eğip olayın üstünde durmadım. Ne var ki bugün e-postama gelen bir ileti konusunda internette araştırma yaparken sizin 1. 3. 2010 tarihli yazınızla karşılaştım. “Yorumlar” dahil olmak üzere baştan sona okudum. Size ulaşıp bazı açıklamalar yapmak isteyince de Metin Cengiz’e baş vurarak e-posta adresinizi öğrendim. Aslında buna gerek kalmayacakmış; çünkü hemen ardından sizin “sahafta bulduğunuz bir dosya” ile ilgili iletiniz geldi. Burada da e-posta adresiniz vardı.

   Bu arada yine internette sizinle ilgili bilgilere ulaştım ve konumunuzu öğrenince de sizin gibi düzeyli genç bir şair nasıl olur da yukarıda sözü edilen yazıyı yazar, şaştım.

   Şu anda her ne kadar sizin yaşınızın iki katı yaşta olsam da size öğüt vermeye kalkışmam yakışık almaz. Şimdi yazacaklarımı yalnızca bir savunu ya da iç dökme kabul edin.

    Ben, 1960’tan beri, yani 52 yıldır edebiyat ortamının, dahası edebiyat mutfağının içinde olan bir edebiyat emekçisiyim. Ekmeğimi hemen hemen bu yolla kazandım. Edebiyat çevrelerinde olumlu ve güvenilir bir izlenim bırakmışım ki neredeyse 30 yıldır çeşitli ödül ve armağanların seçici kurullarında bana görev verdiler. Bunlardan biri de Metin Altıok Şiir Ödülü Seçici Kurul üyeliğidir.

    Sizin katıldığınız yıl seçici kurulda Gülten Akın, (rahmetli) Füsun Akatlı, Doğan Hızlan, Talât Sait Halman, Ülkü Tamer, Enver Ercan ve ben vardım. Bu adı geçenlerin hiçbiri kitabı çöpe atmaz. Sahaflara satılması da söz konusu olamaz, çünkü almıyorlar. Nitekim ben bana gelenlerin bazılarını kendime ayırdıktan sonra bazılarını şiirsever dostlara, geri kalanları da nazımızı çeken sahaf dostlara armağan ediyorum.

    Seçici kurul üyeleri (bir iki kurul dışında) ücret almazlar. Bu iş gönüllü olarak yapılır. Getirisi de edebiyata hizmet etmiş olmak ve böyle bir kurulda bulunmaktan onur duymaktır. (Dilerim, yaşınız ilerler, böyle bir kurula seçilirsiniz ve gelen 40-50 kitabı hiçbir karşılık beklemeden değerlendirmenin nasıl zaman aldığını, nasıl yorucu olduğunu ve sorumluluk getirdiğini bizzat yaşayarak görürsünüz.)

    Kitabınızın sahafa satılması ya da günlük deyişle “sahafa düşmesi” hiç de gocunulacak bir olay değildir. Tam tersine kitaba bir gün görmüşlük ekler. (Ayrıca, kendim için söylüyorum, bugüne kadar bana gelen şiir kitaplarını evde barındırmaya kalksaydım, şu anda özel olarak oluşturduğum şiir kitaplığımın yanı sıra  1000 kadar kitaplı ayrı bir şiir kitaplığı oluşurdu. Sizin de tahmin edeceğiniz gibi gelen şiir kitaplarının çoğu belli bir düzeyin altında oluyor ve elde tutulması bir anlam ifade etmiyor.)

    Bir ödüle katılan kitaba hiçbir şekilde “ithaf” yazısı yazılmaz. Bu  göreneklere de aykırıdır. (Öte yandan, imzalı kitap da sahafa satılabilir ya da bir dosta armağan edilebilir. Bunları toplayan “imzalı kitap” meraklıları da vardır ki anladığım kadarıyla bunlardan biri de sizsiniz. İmza sayfasını kesmenin ya da kopartmanın kitaba saygısızlık olacağını düşünüyorum.)

    Yazınızın sonundaki “Yorumlar”a gelince: Değerlendirmeler son derece bilgisizce. Suçlayan ya da eleştirenlerin seçici kurul üyelerinin adlarını ilk kez duydukları kesin! Eğer şiir okuru böyleyse gerisini siz hesap edin!

    Metin Altıok Şiir Ödülü’nün bazı yıllar isabetsiz olarak verildiği düşünülebilir. Bugüne kadar alanlar Haydar Ergülen, Azad Ziya Eren, Hulki Aktunç, Birhan Keskin ve Tozan Alkan olduğuna göre  “Bunlardan hangisi ödüle değer değildir?” sorusuna cevap vermek gerekir.

    Değerli genç şair arkadaş, önemli olan şiirdir; çekişmelerin, didişmelerin, suçlamaların, kendinden menkul değerlendirmelerin, ahbaplık ilişkilerinin, bazı durumlarda ödüllerin bile şiire hiçbir şey katmadığını yaşayıp görmüş biri olarak size başarılar diliyorum. 

   Eray Canberk 
   27 Ağustos 2012 

2 yorum:

  1. Yine de tatmin edici bir açıklama değil.Değersiz bulduklarından bir tanesi olduğu için kitabın akıbetinin bu olduğunu belirtmesi ise sahiden vahim.

    YanıtlaSil
  2. Gülten Akın(rahmetli) denilmiş... Sahi Gülten Akın ölmüş müydü?!

    YanıtlaSil