24 Aralık 2014 Çarşamba

3 Aralık 2014 Çarşamba

Bilgili Sahafları Neden Sevmiyorum?



Bilgili Sahafları Neden Sevmiyorum?
 
            Bilgili ve kültürlü insanları her zaman sevmişimdir ancak bunun bir istisnası var, bilgili ve kültürlü sahafları hiç sevmiyorum, çünkü kendini yetiştirmiş ve kitaptan anlayan sahaflar sattıkları kitapların değerini iyi bildikleri için, kıymetli ve nadir kitapları satarken fazla ücret talep ediyorlar, oysa bazen cahil ve bilgisiz sahaflara rastladığımda son derece kıymetli, imzalı, eski bir kitabı, karalanmış ve yıpranmış gerekçesiyle gazete fiyatına sudan ucuza sattıklarında, o kitabı ellerinden çıkardıkları için sevinç duyduklarını görüyorum ve ben de tarihsel değere sahip nadir bir eseri yok pahasına satın aldığım için mutlulukla eve dönüyorum.
 
Yüz Kelime Tek Cümle-15
POLAT ONAT


27 Kasım 2014 Perşembe

Yahya Kemal'in Son Sözleri

  

Rivayet edilir ki Yahya Kemal'ın son söz olarak söylediği, 
Baki'nin "Allah'adır tevekkülümüz, itimadımız"
 mısraı olmuştur.


25 Kasım 2014 Salı

Türk Edebiyatçılar Birliği 1962 Yıllığından Seçilmiş Şiirler

Türk Edebiyatçılar Birliği
1962 Yıllığından Seçilmiş Şiirler,
 

Selahattin Batu / Karanlık Gemi,
 

Oğuz Kazım Atok / Düşlü Düzen,
 

Oktay Rifat / Her Şiirin Sonu,
 

Fazıl Hüsnü Dağlarca / Toprağı Sevmek,
 

İlhan Berk / Balad,
 

Behçet Necatigil / De,
 

İlhan Geçer / Kenar Mahalle,
 

A. Kadir / Ekmek,
 

Nahit Ulvi Akgün / Mavi Türkü,
 

Sabahattin Kudret Aksal / Güzelleme,
 

Berin Taşan / Gözlerine Doğru,
 

Edip Cansever / Bakır Heykel,
 

Gülten Akın / Herşey Ölümün,

22 Kasım 2014 Cumartesi

Nelere Kafa Yormalıyız?

 
Nelere Kafa Yormalıyız?

            Hayattaki değiştiremeyeceğimiz binlerce global soruna kafa yormak doğal olarak, sınırlı enerjimizi boşa harcamamıza yol açabilir, dolayısıyla yetki ve müdahale alanımızın dışındaki mevzulara odaklanmak kanımca zararlı olmasa bile büyük olasılıkla gereksizdir ve değiştirebileceğimiz sorun odakları hakkında fikir üretmemek ise kabahat, hatta acımasızlıktır diye düşünseydim, bu söylediğimi şöyle bir örnekle somutlamak mümkün olurdu, bir ilkokul öğretmeninin, ülkenin eğitim politikalarındaki devasa çıkmazlara kafa yormasındansa, kendi görevini oluşturan, sınıfındaki öğrencilerine en mükemmel eğitimi vermek için kafa yorması daha verimli çalışmasına vesile olur büyük olasılıkla, neticede elbette bu bir karakter ve tercih meselesidir, kimi şahıslar idealizmi tercih eder, kimisi pragmatizmi benimser, kimisi realizmi ve çok az bir kısmı da nihilizmi.
 
Yüz Kelime Tek Cümle-14
POLAT ONAT

8 Kasım 2014 Cumartesi

Okurun Sevmediği Kitabı Yarıda Bırakma Hakkı Var Mıdır?




Okurun Sevmediği Kitabı 
Yarıda Bırakma Hakkı Var Mıdır?


            Böylesi bir sorunun, sadece sürükleyici kitapların okunmaya değer olduğu gibi  savunulması zor bir varsayımdan hareketle ortaya atıldığını savlamak zor olmasa bile, okur elbette sevmediği kitabın tamamını okumamakta özgürdür, ancak tamamını okumadığı bir kitabı sevip sevmeyeceğini kesin olarak bilemeyeceği için, yarım bıraktığı o kitap hakkında okurun net görüş bildirmesi de yanlış olur, çünkü kimi kitaplardaki kurgusal yapının giriftliği nedeniyle, eserin sonlarında yazarın bilinçli olarak geç sunduğu kimi değişik şaşırtmacalı bilgilerle kitabın tamamı aniden bambaşka bir yörüngeye oturup, derin anlamsal değişim ve başkalaşımları barındırarak okuruna ani şoklar yaşatabilir, yani kısacası kitapları, sanki tadılması gereken bir yiyecekmiş gibi değerlendiremeyiz, birkaç lokma yemek suretiyle tabaktaki yemeğin tamamı hakkında kesin kanaat sahibi olabiliriz, fakat birkaç sayfasını okumakla bir kitabın estetik ve sanatsal değeri hakkında kesin kanaate sahip olamayız, hatta belki iddialı bir söylem olacak ama üç yüz sayfalık bir kitabın iki yüz doksan beş sayfasını okusak, sadece son beş sayfasını okumasak bile o eser hakkında kesinleşmiş yorumlarımızı bildirmemizin yeterince doğru olmadığı kanaatindeyim.

Yüz Kelime Tek Cümle-13
POLAT ONAT

1 Kasım 2014 Cumartesi

Adı Nedeniyle Cinsiyeti Yanlış Bilinen Yazarlar


ADI NEDENİYLE 
CİNSİYETİ YANLIŞ BİLİNEN YAZARLAR

            Genel itibariyle bir insanın ismi, o kişinin cinsiyeti konusunda hemen hemen kesin bir kanaat verir. Bazen toplumuzda İsmet, Deniz, Özgür, Ayhan, İlkay, Yaşar, Ümit, Yüksel vb. gibi hem erkeklerde, hem kadınlarda kullanılabilen isimlere rastlansa da, bu adlar çok yaygınlaşmamıştır. Çünkü kültürümüzde çoğunlukla, eril karakterli isimler ile dişil özellikli adlar net çizgilerle birbirinden ayrılmıştır.

            Yazarları genellikle kitaplarından ve eserlerinden tanırız. Aşırı bir popülerliğe sahip değillerse genellikle edebiyatçıların yüzlerini ve resimlerini görmeyiz. Dolayısıyla isimlerinin ya da yazdıklarının çağrışımlarıyla cinsiyetlerini yanlış bilebiliriz.

            Yıllar önce üniversitede okurken Harper Lee'nin "Bülbülü Öldürmek" romanını okumuştum. Kitabı bitirdiğimde çok beğenmiş ve "Adam hakikaten esaslı roman yazmış." diye düşünmüştüm. Bir süre sonra bir gazete haberindeki fotoğrafı sayesinde öğrendim ki Harper Lee meğer bayanmış.

            Edebiyat öğretmeni bir arkadaşımın ödünç verdiği bir kitapla tanıştım Rainer Maria Rilke şiirleriyle. Seçme şiirlerin derlendiği kitabı bitirdiğimde "Kadın doğrusu muazzam şiirler kotarmış." yorumunda bulunmuştum. Yıllar sonra bir ansiklopediye göz atarken Rainer Maria Rilke'nin fotoğrafına tesadüf edince, bu şairin kadın değil erkek olduğunu anlamıştım. İsminin bende oluşturduğu çağrışım şairin cinsiyeti konusunda beni yanıltmıştı. 

            İngeborg Bachmann'ın adına ve şiirlerine ilk kez bir edebiyat dergisinde tesadüf etmiştim gençlik yıllarımda. Yazarın adının benim zihnimdeki oluşturduğu ilk imgesiyle  İngeborg Bachmann'ı epeyce bir süre erkek sanmıştım. Seneler sonra, Paul Celan ile mektuplaşmalarını aktaran kitap tesadüfen elime geçince, İngeborg Bachmann'ın kadın olduğunu öğrenmiştim.

            1993 yılında Nobel edebiyat ödülü kazanan yazar Toni Morrison'u da adı dolayısıyla erkek sanıyordum. Ve bu konuda hemen hemen emindim. Geçtiğimiz yıl televizyonda yayınlanan bir edebiyat programını izlerken, görüntüsü ekrana gelince, Toni Morrison'un kadın olduğu gerçeğiyle yüzleştim. Ve doğrusu epeyce şaşırmıştım.

            Kırmızı Leke adlı romanı sinemaya da başarılı şekilde uyarlanmış Nathaniel Hawthorne adlı ünlü Amerikalı yazarı, ince nazik bir bayan sanırken, internette, pala bıyıklı sert bir adamın fotoğrafıyla karşılaşmak beni şok etmişti. 

            "Bir Son Duygusu" adlı kitabıyla dikkatimi çeken, çağdaş İngiliz roman yazarı Julian Barnes'i de genç bir kadın sanıyordum. Meğer ki yaşlı bir adammış kendisi.

            Natüralizm akımının öncüsü, ünlü Fransız yazarlardan Emile Zola'nın adının, bizim dilimizde sıkça kullanılan "Emine" ismini bana çağrıştırması nedeniyle,çocukken, uzun süre yazarın kadın olduğunu düşünmüştüm. Sonraları, bu vahim hatamı anlayıp, Emile Zola'nın erkek olduğu gerçeği ile yüzleştim.

            Dünya edebiyatından verdiğim bu örneklerden sonra biraz da Türk edebiyatından örnekler sunayım:

            Ülkemizin değerli öykü ve roman yazarı Bilge Karasu'yu uzun yıllar boyunca bir kadın sanmıştım. Sonradan Bilge Karasu'nun erkek olduğunu öğrenince, bu cehaletimden dolayı epeyce utanmıştım.

            Yine çok kıymetli bir yazar olan Tezer Özlü'yü erkek sanıyorken, yazarın kadın olduğu gerçeğini yüzüme vuran, edebiyat dergisinde gördüğüm bir fotoğraf, beni çokça şaşırtmıştı.

            Genç şair Özge Dirik'in şiirlerini ikibinli yılların başlarında dergilerde ilgiyle takip ederken, onun bir kadın olduğu konusunda bir tereddüdüm yoktu. Ta ki 2004 yılında bir gazetede genç şair Özge Dirik'in intihar ederek hayatına son verdiği haberini okuyana kadar. Bu üzücü haberin fotoğrafında bir kadın değil, yakışıklı genç bir adamın vesikalık resmini görünce epeyce sarsılmıştım.

            Değerli yazar Cahit Uçuk'un 1968 yılında bir okuruna imzaladığı "Dikenli Çit" romanına bir sahafta denk gelince satın almıştım ve ilgiyle okumuştum. Tanığım ve bildiğim bütün Cahit'ler erkek olduğu için doğal olarak, onu da erkek sanıyordum. Dikenli Çit romanını beğendiğim için yazarın hayatını internette araştırmak istedim. Ve şaşırtıcı sonuç, Cahit Uçuk bir adam değil, şık giyimli, yaşlı bir hanımefendiydi.

            Şiirimizde önemli bir yeri olan şair Şükran Kurdakul'u isminin çağrışımı nedeniyle bayan sanıyordum. Uğradığım kitapçıda şiir rafını karıştırırken "Seçme Şiirler" kitabının kapağında yer alan, düşünceli, beyaz saçlı adam fotoğrafı, Şükran Kurdakul'un erkek olduğu gerçeğini bana öğretti.

            Şair Ece Ayhan'ın ve şair Ülkü Tamer'in isimleri net bir şekilde bayan adını çağrıştırsa da, sanatçıların popülerliği nedeniyle resimlerini yıllardır sık sık gördüğüm için, Ece Ayhan'ın da, Ülkü Tamer'in de erkek olduğunu zaten hep biliyordum.

            Felsefeci yazar Nermi Uygur'u kadın sanıyordum... Meğer erkekmiş.

            Şair Müştak Erenus'u kadın sanıyordum... Meğer erkekmiş.

            Yazar Selçuk Baran'ı erkek sanıyordum... Meğer kadınmış.
           
            Sinema yazarı Alin Taşçıyan'ı erkek sanıyordum... Meğer kadınmış.

            Şair Özgen Seçkin'i kadın sanıyordum... Meğer erkekmiş.

            Yazar Tuna Kiremitçi'yi kadın sanıyordum... Meğer erkekmiş.

            Şair Günel Altıntaş'ı kadın sanıyordum... Meğer erkekmiş.

            Eleştirmen Deniz Berat'ı kadın sanıyordum... Meğer erkekmiş.

            Şair Tozan Alkankadın sanıyordum... Meğer erkekmiş.

            Yazar Gürsel Koratkadın sanıyordum... Meğer erkekmiş.

            Şair Sunay Akın'ı kadın sanıyordum... Meğer erkekmiş.

            Sinema yazarı Burçin S. Yalçın'ı kadın sanıyordum... Meğer erkekmiş.

            Şair Süreyya Evren'i kadın sanıyordum... Meğer erkekmiş.

            Yazar Yağmur Atsızkadın sanıyordum... Meğer erkekmiş.

            Yazar Tanşuğ Bleda'yı kadın sanıyordum... Meğer erkekmiş.

            Şair Berin Taşankadın sanıyordum... Meğer erkekmiş.

            Ve bu yazıyı yazarken, bir arkadaşım, "Berna Moran'ı sakın unutma!" hatırlatmasında bulundu. Benim için bu bağlamdaki şimdilik son sürpriz de bu oldu. Türkiye'deki modern edebiyat eleştirisinin öncülerinden Berna Moran'ı ben hep, yaşlı, gözlüklü, şişmanca bir kadın olarak hayal etmiştim. Heyecanla google'a girip Berna Moran görsellerine baktım. Bir jön edasıyla saçlarını yana taramış, ihtiyar ve yakışıklı bir adam, bana hınzırca gülümsüyordu...


                        POLAT ONAT
                  Eylül 2014 / Batman

21 Ekim 2014 Salı

Hangi Kitabımı Ne Kadar Zamanda Yazdım?


HANGİ KİTABIMI 
NE KADAR ZAMANDA YAZDIM?

            "Son" üzerinde en fazla çalıştığım kitabımdır. 64 sayfalık bu küçük şiir kitabı için beş yıl uğraştım. Eğer yeryüzünde tek bir kitabım kalacaksa "Son"un kalmasını tercih ederdim.

            "İhtiyarın Vefatı" kitabımı bir buçuk senede yazdım. Fakat bu süre içinde, yoğun bir şekilde, hemen her gece birkaç saat kitaptaki şiirlerle uğraştım. Kendi kitaplarımı okumayı sevmem, ama "İhtiyarın Vefatı" hariç.

            "İntihar Etmiş Bir Taşra Berberinin Şiir Kitabı ve Önsözü"nü iki senede tamamladım. Kitabın hepsini, gece yarısından sonraki zaman dilimlerinde yazdığımı ifade edebilirim. En etkili ve dikkat çeken kitabım olan " İntihar Etmiş Bir Taşra Berberinin Şiir Kitabı ve Önsözü"nü yazdığıma şu an için pişman olduğumu söyleyebilirim. Bu kitabımın yeni baskısına asla izin vermeyeceğim. Adem Yoksun'un tamamen unutulmasını isterdim.

            "Şiir Madalyonunun Gizemi" kitabımı üç ay içinde hazırladım. Sınıftaki öğrencilerime bazen son derslerde doğaçlama masal anlatıyordum. Öğrencilerime anlattığım bu masallarımın bazı bölümlerine çocuk şiirleri ekleyip kurgulayarak hazırladım "Şiir Madalyonunun Gizemi"ni. Kızımın ve oğlumun en sevdikleri kitabım olması nedeniyle en gurur duyduğum çalışmamdır.


            "En Sevgili'ye Kelimeden Çiçekler"i bir senede bitirdim. Nedenini ben de bilmiyorum ama okurlar ve eleştirmenler nezdinde en az ilgi gören kitabım oldu. 

                 POLAT ONAT

12 Ekim 2014 Pazar

Bayram Tebriği Yapamamak (VİDEO)



Akşamleyin, uydudaki kimsenin izlemediği televizyon kanallarından birinde, yerel yöneticilerin ve esnafın 
"tüm halkımızın, dost ve müşterilerin bayramını kutladığı"
çeşitli videolar izledim. 
Benzeri bir video yapmak istedim ama pek beceremedim galiba :-)

8 Ekim 2014 Çarşamba

Denizli'deki Minik Okurum Taha


    Denizli'deki kıymetli arkadaşım Mehmet Ertuğ, 3.sınıfa giden oğlu Taha'nın eğitim yılına ve kitap okuma sezonuna başlamasının "Şiir Madalyonun Gizemi" ile olduğunu ifade etmiş. Belgesinin fotoğrafını da göndermiş. Sevindim doğrusu, teşekkürler.



7 Ekim 2014 Salı

Bayram Kimin İçin Ne İfade Eder?


Bayram Kimin İçin Ne İfade Eder?


            Bayramların, ülkemiz sosyokültürel yapısı açısından ele alırsak hemen her zaman sevinç, mutluluk ve umut çağrıştırdığını varsayabilirsek de, özellikle kurban bayramları hayvan yetiştiricileri ve kasaplar açısından parayı, küçük afacanlar açısından şekeri, yemeğe düşkün kişiler açısından kavurmayı ve baklavayı, tatil yapmaya meraklı şahıslar açısından güzel bir otelde vakit geçirmeyi, gurbetteki çoğu öğrenci ve asker için yolculuk sonucunda sevdiklerine kavuşmayı, devlet memurları için işe gitmemeyi, şoförler açısından ise fazla mesai yapmayı simgelese de, esas vurgulanması gereken nokta, bayram sabahlarının mutlu çocuklar için sevincin doruğu, yalnız ihtiyarlar için hicranın zirvesi olduğudur.

Yüz Kelime Tek Cümle-12
POLAT ONAT

5 Ekim 2014 Pazar

Yaşadığım 35 Yılın Çetelesi


YAŞADIĞIM 35 YILIN ÇETELESİ:

35 Yıl

70 Bayram

140 Mevsim

420 Ay

1.824 Hafta

12.769 Gün / Gece

306.456 Saat

18.387.360 Dakika

1.103.241.600 Saniye


3 Ekim 2014 Cuma

Suskunluk Ne Zaman Dikkat Çeker?


Suskunluk Ne Zaman Dikkat Çeker?



            Bir şeyleri ifade etme arzusunun konuşma isteğini tetiklemediği durumlarda içsel bir tepkiyle bürünülen suskunluk hali, bu vaziyeti sergileyen kişi yeterince ilgi ve dikkat çekici bir karakter taşımıyorsa, yani ruhsal olgunluğunu dışa yansıtıcı bir ışığa sahip değilse kimsenin umurunda olmayabilir, ancak bahsedilen şahsın tek kişinin bile algı süzgecine takılması, etkilenen kişide derin bir hissiyat meydana getirmişse, bireyin mevcut davranışsal sürecinde köklü değişikliklere sebep olabilir, ama tüm bunlara rağmen, insanın, artık hiçbir şey söylemeyeceğini ifade etmek için bile bir şeyler söylemek zorunda olması hakikaten epeyce tuhaf.

Yüz Kelime Tek Cümle-11
POLAT ONAT

2 Ekim 2014 Perşembe

Hakkı Çınar'ın Bireylikler Dergisindeki Tavsiyesi


     Bireylikler Dergisinde yazan şair Hakkı Çınar'ın, dergideki son yazısında ifade ettiği benim hakkımdaki bu öfkesinin nedenini bilmiyorum ama tavsiyesi üzerinde düşüneceğim.
     


Hakkı Çınar


Bireylikler Dergisi, Sayı:58
Eylül - Ekim 2014

28 Eylül 2014 Pazar

Gökyüzünü Nasıl Daha Mavi Görürdüm?


Gökyüzünü Nasıl Daha Mavi Görürdüm?


            Şimdi aktaracağım şeyi tamamen tüm benliğimle içselleştirip uygulayabilsem şüphesiz gökyüzünü şu anda algıladığımdan daha mavi görürdüm ve bakış açım berraklaşıp parlaklaşırdı, ancak sürekli ilginç olmaya çalışan ifadeler yazmak ve söylemek zorundaymışım gibi hareket ettiğimden, gerçeklikleri sahip oldukları saf yalınlıklarıyla algılayabilmem gittikçe imkansızlaşıyor ve bu tuhaf hissiyatımı bile, şimdiki gibi böylesine acayip bir ifadeyle açığa vurmam, deminden beri yakındığım bu acıklı durumumdan kurtulmamın bizatihi ne kadar olanaksız olduğunu şüphe barındırmayacak denli açıkça ortaya koyuyor.

Yüz Kelime Tek Cümle-10
POLAT ONAT

20 Eylül 2014 Cumartesi

Nedenli Sıkıntı Mı Daha İyidir Nedensiz Sıkıntı Mı?



Nedenli Sıkıntı Mı Daha İyidir 
Nedensiz Sıkıntı Mı?


            Bazen canım çok sıkıldığında kendi kendime, on yıl sonra bu sıkıntılı anlarımı parlak bir mutluluk tablosu olarak hasretle hatırlayacağımı anımsatarak ciddi teselli buluyorum ancak, on yıl sonrasında sıkıldığımda bu sefer nasıl teselli bulacağımı net olarak bilemiyorum ve bazen ruhuma nedensiz bir sıkıntı çöreklendiğinde, eğer tercih şansım olsaydı, belli bir sebebi olan sıkıntıyı, nedensiz bir sıkıntıya rahatlıkla tercih edeceğimi, çünkü sebebini bilmediğim bir şeyi atlatmanın, nedenini bildiğim bir şeyi atlatmaktan çok daha zor olduğunu tahmin ediyorum ve sonuç olarak böylesine yoğun bir zihinsel faaliyet esnasında da sıkıntım telaşlı bir kuş gibi uçup gidiyor.

Yüz Kelime Tek Cümle-9
POLAT ONAT

18 Eylül 2014 Perşembe

Kitaplarım Amazon.com'da


Yazdığım 5 kitabım da, dünyanın en büyük alışveriş sitesi amazon.com'da satışta.
Dünyanın her yerinden, en uzak ülkelerden bile sipariş verebilmek mümkün:

13 Eylül 2014 Cumartesi

Başarı Nerede Aranmalı?


Başarı Nerede Aranmalı?



            Nasıl herkesi kendinden daha başarılı olarak algılamak bir tutarsızlıksa, aynı şekilde bütün insanları kendinden daha başarısız olarak telakki etmek  de bir dengesizlik olduğundan ve hiç kimse aynı konularda aynı başarıyı göstermek zorunda olmadığından, dahası başarının kapasiteler dahilinde göreceli algılanması nedeniyle, ayrıca çoğu zaman başarılı gibi gözükmek başarılı olmanın mühim bir ön koşulu hüviyetini taşıdığından, mutlak başarı hususunda daha baştan pes etsem bile, hayatım boyunca birçok konuda biraz başarılı olmanın ve hiçbir konuda çok başarılı olamamanın derin sancısını çektiğimden, başarıyı yalnızca kendi ruh dünyamdaki dengelerde aramam gerektiği kanısına kesin olarak vardım.

Yüz Kelime Tek Cümle-8
POLAT ONAT

7 Eylül 2014 Pazar

Mutluluk Nedir?


Mutluluk Nedir?

      Mutluluk nedir diye kendi kendime sorduğum zaman, oynadığı balonun peşinde neşeyle koşan çocuğumun oyununa katılarak sevincine ortak olmak mı, yoksa balonu kovalayan çocuğumun fotoğrafını çekip Facebook'ta paylaşarak gelen beğenilerin sayısıyla ilgilenmek mi olduğunu, ya da okuduğum muazzam bir aforizmayı dikkatle düşünüp hayatıma uygulama yollarını heyecanla belirlemek mi, yoksa o hikmetli sözü 140 karaktere sığdırarak Twitter'da  paylaşıp gelen yorumların miktarıyla heyecan duymak mı olduğunu, veyahut ailece yaptığımız hafta sonu pikniği esnasında, güneşin harikulade bir manzara oluşturarak batışını sevdiklerimle beraber huzurla ve tefekkürle izlemek mi, yoksa alelacele çalıştırdığım kamera ile çektiğim bu gün batımı videosunu Youtube'da paylaşıp, klibin izlenme sayısıyla övünmek mi gerçek mutluluktur, doğru cevabı, uygulayacak irademiz olmasa bile, hepimiz çok iyi biliyoruz.

Yüz Kelime Tek Cümle-7
POLAT ONAT

4 Eylül 2014 Perşembe

Gazeteci Arda Uskan'ın Son Satırları


Gazeteci Arda Uskan'ın Son Satırları:
"Artık biliyorsunuz, iki seksen yatmaktayım. Zihnim ise faal mi faal."


28 Ağustos 2014 Perşembe

YGS Denemesinde "Taşra Berberi" Kitabımla İlgili Bir Soru



11.Sınıf YGS Deneme Sınavı Kitapçığında 
"İntihar Etmiş Bir Taşra Berberinin Şiir Kitabı ve Önsözü" 
kitabımla ilgili bir Türkçe sorusu. 

24 Ağustos 2014 Pazar

Şiirlerde En Sevgili’yi Bulmak / Gülcan Bağırkan



Şiirlerde En Sevgili’yi Bulmak

            Birbirinden farklı on iki kişinin yolları sıra dışı bir kitapta kesişiyor. Polat Onat imzası taşıyan “En Sevgili’ye Kelimelerden Çiçekler” kitabı, her yaş ve hayat tarzından insanların En Sevgili’nin (sas) etrafında toplanabilmesini ilginç bir anlatımla sunuyor.

            Hepsi de birbirlerinden farklı karakterlere sahip 12 ayrı şehirden 12 değişik insanın hikâyesi... Okudukları kitapla günlük hayatın içinde gizlenmiş kader planlarının ve birbirleriyle şaşırtıcı bağlantılarının ne olduğu sorularını cevaplandırıyor yazar, “En Sevgili’ye Kelimelerden Çiçekler” kitabında. Muştu Yayınları’ndan çıkan kitap, Polat Onat imzası taşıyor. Üç bölümden oluşan kitapta 24 şiir ve 36 hikâye yer alıyor. Yazar kitabın başlangıcında bir şekilde yolları kesişecek olan kişilerin hayatlarından kesitler sunarak onları tanıtıyor.

            Onat, kitabının ilk bölümünden önce Hz. Enes(ra)’ten rivayet edilen bir hadis-i şerife yer veriyor: “Sizden biri beni, babasından, evladından ve bütün insanlardan daha çok sevmedikçe iman etmiş sayılmaz.” Aynı şekilde kitap bittiğinde yani üçüncü bölüm sonunda ise okurları bu kez bir ayet karşılıyor. “De ki: ‘Allah bizim hakkımızda ne takdir etmiş ne yazmışsa başımıza ancak o gelir. Mevlâmız, sahibimiz O’dur. Onun için müminler yalnız Allah’a dayanıp güvensinler.’ (Tevbe Suresi 51. ayet)”

            “En Sevgili’ye Kelimelerden Çiçekler” kitabında okuru bekleyen sürprizlerden biri de yazarın karakterlerin hikâyeleriyle bağlantılı yazdığı şiirler. Kitapta kişilerle bağı olan bu şiirlerin her biri Efendiler Efendisi’ne ve O’nun hayatına değiniyor.

                        GÜLCAN BAĞIRKAN / 22 Ağustos 2014
                        Cuma Eki, Sayfa: 8


17 Ağustos 2014 Pazar

Yaşamak Mı Öncelikli Hatırlamak Mı?


Yaşamak Mı Öncelikli Hatırlamak Mı?

            Hayatımız belli bir yörüngede ilerlerken, içinde bulunduğumuz şartlar ve idrak ettiğimiz olaylar mevcut zaman ekseninde hızla geçip giderken, yaşadığımız kader çizgisinde başımıza gelen durumların mahiyeti, bizim onu idrak ediş perspektifimizle birebir bağlantılı olması hususiyetiyle, zihnimizde vakit geçtikçe oluşan anıların tortusu, yılların meydana getirdiği sisli belirsizliklerle, yaşadığımız olayların gerçek mahiyetinden bambaşka, hatta tamamen zıt görüntülere dönüşebilir ve işte ancak bu tuhaf gerçeği tamamen kavrayınca naif bir kanaatle ama yeni tecrübelerin ışığında kırılganlığını muhafaza edecek bir bilgi kristalinin parlaklığıyla düşünmeye başlarım yoksa hatırlamak yaşamaktan çok daha önemli mi acaba diye, ince belli bardaktaki soğumaya yüz tutmuş çayımı yudumlarken.

Yüz Kelime Tek Cümle-6
POLAT ONAT

11 Ağustos 2014 Pazartesi

Yollarda Neler Görebiliriz?


Yollarda Neler Görebiliriz?


            İnsan hayatının tamamının, geniş perspektiften bakarsak büyük bir yolculuk olduğunu varsayabiliriz ve buradan hareketle, yollarda göreceğimiz şeylerin bakış açımızla ve dikkat düzeyimizle alakalı olacağını öne sürebilirsek, herkesin aynı manzaraya baktığında farklı görüntüler algılayabileceği çıkarsamasında bulunabiliriz, nihayetinde tüm yollarda, kahverengi taşların kıpırtısızlığını, bulutların sakin dağınıklığını, annesinin elini tutmuş çocuğun güvenini, gökyüzünün maviliğini yırtan bir kuşu, sabitliğin yalnızlığını sırtlamış bir ağacı, gelip geçiciliği anımsatan tekerlek izlerini, rüzgâra kapılıp havada savrulan kurumuş yaprakları, uzak dağların eteklerine kurulmuş kasabalardaki evlerin solgun ışıklarını, terkedilmiş ıssız benzin istasyonlarını, yolunu kaybetmiş yavru bir tilkiyi, hiç kimsenin ilgisini çekmeyen paslanmış reklam tabelalarını görebiliriz elbette, fakat bunun tek şartı var: tamamen kör olmamak.

Yüz Kelime Tek Cümle-5
POLAT ONAT

9 Ağustos 2014 Cumartesi

Kimden Korkmalıyız?




Kimden Korkmalıyız?

            Korkunun gittikçe ciddi oranda, toplumsal hususlarda itaat oluşturucu mahiyette ön plana çıkan bir argüman olarak kullanılmaya başlandığı günümüzde, bireylerin ilkeli ve kişilik sahibi davranışlarda bulunma ihtimalinin giderek azaldığı ve en temel haklarının bile çiğnenebileceği çekincesi taşıyan kişilerin devasa zulümleri bile gönül rahatlığı ile görmezden gelebileceği gerçeği, vicdanlardaki suskunlaşmanın belki kaba bir açıklamasını teşkil edebilir gibi gözüküyor, ancak şunu rahatlıkla ifade edebilirim ki, ne zalim yöneticilerden, ne hain düşmanlardan, ne vahşi hayvanlardan, ne ruhani varlıklardan, ne ölümden, ne hapsedilmekten, ne zulümden, ne işkenceden korkmamak gerektiğini kendi kendime düşünürken, kimden korkmalıyız sorusuna verilecek en gerçekçi cevabı küçük bir çocuğun bile kolayca bileceğini şaşkınlıkla fark ediyorum, Allah'tan başka kimseden korkmadığıma kendi ruhumu şahit tutarken.

Yüz Kelime Tek Cümle-4
POLAT ONAT