29 Aralık 2012 Cumartesi

İlkay Coşkun: "Acaba Polat Onat'ın Kitabın Önsöz Kısmına Katkı Ya Da Müdahalesi Oldu Mu?"

İlkay Coşkun

Acaba Polat Onat'ın Kitabın Önsöz Kısmına Katkı Ya Da Müdahalesi Oldu Mu?

   “İntihar Etmiş Bir Taşra Berberinin Şiir Kitabı ve Önsözü”nün başında yer alan “Kendimi şiirin o dipsiz uçurumunda yapayalnız hissettiğimi belirtmek isterim.” cümlesi ilk elde, Âdem Yoksun adlı şairin ruh halinin vurucu bir özeti olmuş.

   “Politik şiirin denklemini, dağarcığındaki kof imgelerle kurtarabileceğini sanan zavallılara söyleyecek sözüm yok.” “Bırakın bazıları kumda oynamaya devam etsinler.” gibi tespitler, şairin bakış açısını ve yönelişini çok güzel betimlemiş.

   “Yenilmek. Şiirin o zümrüt damarının ince kıpırtısı.” tabiri ile derinliği, yoğunlaşmayı ve bütünselliği çok güzel betimlemiş Âdem Bey.

   “Mamafih dolaşımda olan şiirlere şöyle açıp bir bakın. Kandırılmış ufkun yoğun karartısını yeterince idealize etmekten uzak olacaksınız.” ifadesi epeyce derinlik içeriyor.

   “Biz şairler, en büyük düşmanımızın okurlarımız olduğunu hep söylemez miyiz zaten.” cümlesi, okurluğun aforizmik boyutunu imliyor.

   “Bazı şiirlerimde var ki, onları kesinlikle kimseye okutmaya niyetim yok, kendime bile. Çünkü günümüz beşeriyetinin hassasiyet ve algı motivasyonu buna hazır değil, yeterli olgunluğa ulaşması ise yaklaşık bir asrı bulur diye tahmin ediyorum.” ifadesi oldukça iddialı doğrusu.

  “ ‘Kalan’ şiirimi tam sekiz tane farklı dergiye, ayrı ayrı ikişer ay arayla gönderdiğim halde hiçbir dergiden yanıt alamadım.” diyor şair. Âdem Yoksun Bey’in yanıt alamama sıkıntısı, dergi editörlerin zamansızlık dertlerinin olması, şiire ve şaire yapılanlar, hep gündemde olacak mevzular. Ayrıca 'Kalan' şiirindeki ses ve şiir kurgusu çok güzel bence.

   Bunun gibi daha birçok bölüm dikkatimi çekti Âdem Yoksun’un bu ilginç kitabında.

   Kitabın, Önsöz bölümünü okurken on sayfa sonra okuma akıcılığı doludizgin artıyor. Bölüm bölüm anılar, şiir ve şaire yapılan, tespitler, şairin serzenişleri, hayalleri, keyifle okutuyor kitabı.

   Ufakta bir eleştirim olacak kitap hakkında, “Önsöz” kısmı 115 sayfadan oluşmakta. Hiç paragraf kullanılmamış, ara ara kitap sayfalarında boşluklar bırakılabilirdi. Buralar da okuyucuyu dinlendirirdi. Okuyucunun “Kitapta nerede kaldım?” bölümleri olurdu. Ayracın konduğu sayfalarda bir işaret işlevi görürdü okuyucu açısından.

   'İntihar Etmiş Bir Taşra Berberinin Şiir Kitabı ve Önsözü' adlı yapıtı eşimle birlikte okudum, doğrusu şöyle bir düşünce belirdi bizde: “Acaba Polat Onat’ın kitabın ‘Önsöz’ kısmına bir cümle de olsa katkısı veya müdahalesi oldu mu?”

   Merhum Âdem Yoksun’un sakladığı diğer şiirlerini, şiirlerinin yayınladığı yerel gazete kupürlerini de merak ediyorum. Arşivdeki gazetelere ulaşmak çok zor olmasa gerek.

   Ama belki bilinmezlikler ve gizem daha iyidir okuyucu açısından.

   Bunu asla bilemeyiz.

     İlkay Coşkun
     28.12.2012 / Sivas

Batman Gazetesi: "Onat'tan Her Yazı Türüne Yakın Bir Kitap"


Yörenin en etkili yayın organlarından Batman Gazetesi "İntihar Etmiş Bir Taşra Berberinin Şiir Kitabı ve Önsözü" hakkında yaptığım bir yorumu haberleştirip, yer vermiş. 
Kendilerine çok teşekkür ederim. 
Aşağıdaki linke tıklayarak ulaşabilirsiniz:

28 Aralık 2012 Cuma

Türü Belli Olmayan, Tuhaf Bir Kitap: İntihar Etmiş Bir Taşra Berberinin Şiir Kitabı ve Önsözü


Yeni kitabımı, yayınevi "ÖYKÜ" etiketiyle sundu.
İnternetteki bazı kitap satış siteleri "DENEME" kategorisine koymuş.
Kitabevleri ise "ŞİİR" rafına yerleştiriyor.
Arkadaşlarımın çoğu, ilk "ROMAN"ın hayırlı olsun Polat, diyorlar.
Oysa ben sadece uzun bir "MEKTUP" yazmaya çalışmıştım.
Hiç gönderilmeyecek, bir çekmecede unutulup solacak bir mektup...

"İNTİHAR ETMİŞ BİR TAŞRA BERBERİNİN ŞİİR KİTABI VE ÖNSÖZÜ"nü okurken, ilk yirmi beş sayfada sıkılıp ve bunalıp kitabı okumaktan vazgeçmeyi cidden düşündüyseniz;
sonraki sayfaları sabırla okumanız esnasında dört kez tebessüm edip, iki kez kahkaha attıysanız; 
önsözün son üç sayfasında içinizi hüzün sardıysa;
kitabın en son cümlesi nedeniyle ÂDEM YOKSUN’a merhametle acıdıysanız; 
yapıtı bitirdiğinizde "Günümüzde ne tuhaf kitaplar yazılmaya başladı yahu!" diye kendi kendinize mırıldandıysanız; 
kitabı yazış amacıma ulaşmışım demektir.

Elbette kabul ediyorum, bu epeyce beyhude bir amaç.
Fakat ne yaparsınız, benim gibi bazıları da beyhude işlerle uğraşmalı, toplumumuzun buna da ihtiyacı var...

POLAT ONAT
İntihar Etmiş Bir Taşra Berberinin Şiir Kitabı ve Önsözü
Komşu Yayınları, Sıcak Nal / Kasım 2012 / 168 Sayfa 

24 Aralık 2012 Pazartesi

Necati Albayrak: "Âdem Yoksun Değil, Asıl İntihar Eden Şiirdir"


Âdem Yoksun Değil, Asıl İntihar Eden Şiirdir

      "İntihar Etmiş Bir Taşra Berberinin Şiir Kitabı ve Önsözü" adlı güzel bir kitap yazmış sevgili Polat, ilk örnek diyebileceklerimizden: Kısa öyküler, deneme ve şiirler iç içe; hiçbiri diğerini dışlamıyor. Sona erdiğinde, erken bitmişlik duygusuna bırakıyor sözcük ve şiirler yerlerini. İyi ürünlerde hep aynısı olur zaten.

     Zamansızlık şair Âdem Yoksun’un intiharı bakımından da geçerli (İntiharın zamanı varmış gibi! Bu son tümcedeki tehlike, 'her an yapılabilir-yapılmalıdır' içeriğinde bir sonuca yol veren kapıların aralanmasında gizleniyor sanırım daha çok. Öyle değil tabii.) Ve ölümü bekletmemek tercihine ilişkin gerekçe, pek de açılım bulmaksızın gizemli gözler'e yüklemiş tüm ağırlığını. O gözlerle bakmak gerektiğine işarette bulunulmuş belki de.

     İşaret olunana kendimce baktım. Asıl intihar edenin şiir olduğunu duyumsadım iliklerime değin. Yürekli, dürüst, sorgulayıcı bir çalışma. En 'çekici' yönü ise alaycılığı: Sizi sizden alıp yine size getiriyor. Olmayan size! Biz buyuz. Şiirle uğraşan hemen herkesin okuması gereken bir kitap. 

    Necati Albayrak
    24 Aralık 2012

21 Aralık 2012 Cuma

Korkut Kabapalamut: "Âdem Yoksun Yaşasaydı Nasıl Biri Olacaktı?"

Korkut Kabapalamut

Âdem Yoksun Yaşasaydı Nasıl Biri Olacaktı?

   Berber-ozan Âdem Yoksun'un, tam olarak hangi yazınsal türe ait olduğu şimdilik ve haklı olarak hiç bilinemeyen ilk ve son eserini az önce tamamladım. Kendisine karşı büyük, dizginlenemez bir sempati ve yakınlık hissettiğimi hiç çekinmeden söyleyebilirim. İntiharı, Türkçe şiir adına değilse bile cılız, kırılgan şiir eleştirimiz açısından, nispeten ciddi, esaslı bir kayıp olmuş. Bu arada kendisinin tek tük de olsa -durmuş saat misali-, son derecede etkileyici kimi şiirlere, dizelere başarıyla imza atmış olduğu gerçeğini katiyen inkâr edemeyiz. Yaşasaydı, olasılıkla, bu acemilik dönemine tekabül eden eserindeki şiirlerin çoğunu reddedip, daha az sorunlu şiirler yazabilecek, şiir etkinliklere davet edilecek, belki de ödüller kazanacaktı. Daha büyük bir ihtimalle de, yazdığı önsözde kendisini inatla duyumsatan idealizmini hiç yitirmeyecek, şiir yazma gayretinin anlamsızlığı ve beyhudeliği düşüncesine demir atıp, sanatı yerine zanaatına, altın bileziğine odaklanacaktı. Sanırım taşraya özgü o lanetli hüzün duygusuna, terk edilmişlik kuşkusuna hassas yüreği daha fazla dayanamadı ve en verimli olabileceği bir çağda aramızdan ayrıldı. Çehov kahramanlarına özgü bu ebedi ve evrensel sendroma direnmek elbette ki kolay olmuyor...

Korkut Kabapalamut 
19 Aralık 2012 / İzmir


17 Aralık 2012 Pazartesi

10 Aralık 2012 Pazartesi

Serkan Çelik: "Âdem Yoksun'un Bütün Şiirleri Güzel"


ÂDEM YOKSUN’UN BÜTÜN ŞİİRLERİ GÜZEL

    Polat Onat’ın (Acaba Âdem Yoksun’un mu demeliydim?) büyük bir merakla beklediğim “İntihar Etmiş Bir Taşra Berberinin Şiir Kitabı ve Önsözü” adlı eserini sonunda okuma şerefine eriştim. Polat dostum! Şiiri seninle tanıyıp seven birisi olarak, önemli bir kısmı nesir tarzında çıkan çalışmanı, sanki karşılıklı oturmuşuz da seni dinliyormuşum gibi okumaya çalıştım. Otuz kadar yerde cümlelerin altlarını çizdim ve hepsine birer numara verdim. Zaman zaman sayfaların boş yerlerine notlar karaladım. Hikâye kısımları oldukça keyifliydi:

     O yaşlı çiftin evine ya da benzer bir yere seneler önce gittiğimi düşündüm. Çocukken senelerdir baktığım ve birden unuttuğum tavuklu saati tekrar hatırladım. Uzun tren yolculuğunda yorulduğumu ve sıkıldığımı hissettim ama hikâyenin geri kalanını da çok merak ettim; yolculuğun sonunda nereye vardın neler yaşadın bilmek isterdim doğrusu. Çöpçünün o kendini bilmez sinir bozan tavrı beni de çok üzdü. Böyle insanları ne diye kamu hizmetinde çalıştırırlar ki, aslında bunlara insan bile denemez. İnsanların okudukları kitapların, okuma sırasına göre insanda oluşturacağı anlamın farklılaşması, teorin bayağı ilgimi çekti.

     Kitabın önsözünü okurken şiir isimlerini gördüğüm zaman, şiir kısmını okuyup tekrar önsöze döndüm. Şiirlerini önsözden daha çok beğendim. İlk başta cümleler basit gözüküyor ama derin anlamlar ifade ediyor bana göre. Mesela  “Mekân” (Syf: 132) ve “Mezarlık” (Syf: 137) şiirlerindeki mısraları okuduğumuzda, ilk bakışta hepimizin her zaman gördüğü duyduğu yazılar gibi çok sıradan gözüküyor, ama dikkat yoğunlaşınca ben kendimi belli bir mekâna ve zamana hapsolmuş gibi hissettim. “Günlük” (Syf: 142) şiiri de bu duygumu destekledi. “Sayfa” (Syf: 127) şiirinde, belli bir süre aynı noktaya bakıp kitabı yaklaştırıp uzaklaştırarak arkadaki silueti veya mesajı görmeye çalıştım Matrix filmindeki gibi. Sonra  “Şifre” (Syf: 155) şiirindeki anlamı çözmeye çalıştım. “Tırtıl” (Syf: 135) şiirinle aydınlığa ulaştım ve hayatımdaki hiçbir şey artık eskisi gibi değil! Ustam, yazmaya kalksam her şiirin ayrı bir yazı konusu ve derinliği var, örnekler çoğalıp gider. Âdem’in bütün şiirleri güzel.

     Yalnız şunu da söylemeden edemeyeceğim; Önsöz kısmındaki kimi bazı kelimelerin anlamlarına vakıf olamamam ve bununla beraber bazı cümlelerin epeyce uzun olması nedeniyle zaman zaman kitabını okumakta zorlandım. Çok kitap okumadığımdan veya söz konusu kelimeleri günlük hayatımda kullanmadığımdan dolayı olsa gerek, bu durum değerli kitabını bir solukta okumamı engelledi. Bir kitabını da Koruma Güvenlik Amirliği görevini yürüten, kitapsever bir arkadaşıma hediye ettim. Ona senden bahsettim ve 44.sayfada bana yaptığın jesti gösterdim. Çok beğendi, “Arkadaş dediğin böyle olmalı” dedi. Fakat o da rastgele kitaptan birkaç cümle okuyunca anlamakta zorlandı.

     Sakın yanlış anlama değerli dostum! Bu bir eksiklik değil; anlatım dilinin zenginliği, sanat değeri taşıyan cümleler, üsluplar kullanmışsın. Ama galiba bizim seviyemizin üzerinde. Tahminimce kitabını her yönüyle anlayacak ve takdir edecek okuyucuların vardır. Yoksa da ilerde belki olur, diye umuyorum. Olmazsa bile canını sıkma, hayat Âdem Yoksun için olmasa bile bizim için devam ediyor.

SERKAN ÇELİK
Yüksek Sanat Eleştirmeni
Eskişehir / 09.12.2012

1 Aralık 2012 Cumartesi

2000 UEFA Kupası Şampiyonu Galatasaraylı Futbolcuların İmzaları

Galatasaray takımı UEFA kupasını almadan birkaç ay önce deplasmanda Bursaspor ile maç yapmak için Bursa Kervansaray Otel'e gelip kampa girmişti. O zamanlar, not defterine aldığım bu imzaları, geçenlerde eski arşivlerimi karşılaştırırken buldum ve bir araya getirip burada sergilemek istedim.  

17 Kasım 2012 Cumartesi

Eski Bursa Fotoğrafları ve Videosu

   Eski fotoğrafları seviyorum. Geçmişi hayal etmenin, yaşanıp tükenmiş hayatları düşünmenin en etkili yollarından biri de nostaljik fotoğraflara bakmaktır. 

   Ama derin bir bakışla, ayrıntıları inceleyerek gözlemlemek, sanki o dönemde yaşamışcasına tahayyül etmek, silinip gitmiş eski bir anıyı hatırlarcasına, dahası felsefi bir kitap okurcasına zihni zorlayarak bakmak. 

   Ve görmek o derin gerçeği. En gizli gerçeği apaçık görmek. Ben söylemeyeyim nasıl olsa tahmin edersiniz. Size küçük bir ipucu: Baş harfi Ö.  













11 Kasım 2012 Pazar

En Sevdiğim 10 Türk Filmi








Bir filmin artık bittiğini tahmin ettiğiniz zamanda, daha filmin en iyi sahnesi gelmemişse, o film çok iyidir. (Polat ONAT)

3 Kasım 2012 Cumartesi

Batman Sanat Tiyatrosu'ndan Etkileyici Bir Oyun: Maskeliler


   Dün okul çıkışı, yorgun argın eve gittim. Yemekten sonra, televizyon karşısında uyuklayarak istirahat etmeye niyetliydim ki, mail adresime gelmiş olan, Batman Sanat Tiyatrosu'nun yeni oyunu olan "Maskeliler"in tanıtım mesajına rastladım. İlgimi çekti ve gitmeye karar verdim. Aynı grubun, birkaç ay önce gördüğüm "Deliriyoruz" adlı komedi oyunu pek hoşuma gitmemişti. Ancak bunda en büyük etken, benim komedi türünü pek sevmeyişim olabilir.

   "Maskeliler" oyunu ise daha başlangıcında insanı içine alan bir atmosferde açılıyor zaten. Dekorlar, ışık, müzik gibi teknik detaylar oldukça başarılı. Psikolojik derinliğini yavaş yavaş ortaya koyan Ilan Hatsor'un yazdığı senaryo, merak ögesini sonuna dek diri tutmaya vesile olacak bir kurguyla kotarılmış. Oyunculuklarda ise gerek Caner Turan'ın, gerek Salih Demir'in performansı hoştu doğrusu. Yer yer abartıya kaçan jest ve mimikler göze çarpsa bile, bu olumsuzluk, seyir zevkini zedeleyici, dolayısıyla da rahatsızlık verici bir boyutta değildi.

   Yönetmen ve aynı zamanda başrol oyuncusu Ahmet Seven'e ayrı bir paragraf açmakta fayda var. Oldukça etkili bir oyunculuk ortaya koyduğu şüphe götürmez. Oyunda canlandırdığı karakterin çelişkilerini, psikolojik gelgitlerini incelikle ortaya koymuş. Ancak bence Ahmet Seven'in en güçlü özelliği sesini kullanmaktaki, yönlendirmekteki şaşırtıcı başarısı. Aktör, iletmek istediği duygu nüanslarını, sesinin perdeleriyle oynamak vasıtayla daha net belirginleştiriyor kanısındayım.

   Filistin'de yaşanan insanlık dramına, toplumsal ve siyasal bakımdan çok, daha dar açıdan, psikolojik ve sosyolojik yönden yaklaşan bu ilginç oyun tiyatro meraklılarını memnun edecek kalitedeydi fikrini taşıyorum. 

  Ancak seyirci sayısı bence azdı. Böylesine emek mahsulü, kalburüstü bir çalışmanın, daha çok izleyiciye ulaşmasını arzu ederdim doğrusu. Bundan sonraki gösterimlerde umarım bu dileğim gerçekleşir. Herkese tavsiye ederim.

24 Ekim 2012 Çarşamba

"İntihar Etmiş Bir Taşra Berberinin Şiir Kitabı ve Önsözü"nün Kapağı ve Arka Kapak Yazısı


Bu kitap acaba ne?
Monolog tarzı tuhaf bir oyunsal uzun hikaye mi?
İronik bir postmodern kısa roman mı?
Mükemmel imgelerin billurlaştığı bir şiir dosyası mı?
Manifestovari bir poetik metin çalışması mı?
Dramatik bir intihar mektubu mu?
Spesifik bir novella denemesi mi?
Ben, bunların hepsi de doğru, demeyi tercih ederim.
Ama son kararı her zaman olduğu gibi yine siz vereceksiniz.
Evet siz.

23 Ekim 2012 Salı

Eti Arkeoloji Müzesi (Eskişehir)

Eskişehir Eti Arkeoloji Müzesi'ni bu yaz gezdim. Gerçekten güzel, kapsamlı ve zengin bir müzeydi. Bu gezi esnasında yanımda olan değerli arkadaşım Serkan Çelik'e teşekkür ederim.