28 Mayıs 2011 Cumartesi

Bir Melalnâme: İhtiyarın Vefatı (Cevat Akkanat)






Bir Melalnâme: İhtiyarın Vefatı

İhtiyarın Vefatı adını taşıyan bir kitabı okumanın ne gibi bedeli olabilir? Bence, melâle müşteri olmalı bu kitabın okuru.

Polat Onat'ın ikinci kitabıdır İhtiyarın Vefatı... 2009'da yayımlanan ilk kitabının taşıdığı isim de ilginç: ‘Son’

1979 doğumlu bir şair Polat Onat. İlginç bir yazı serüveni var. 2000'de yazmaya başlamış, dört yıl kadar dergilerde görünmüş. Baktım, ortalamanın altında eser yayınlayan dergiler bunlar genelde. Bu yüzden midir bilmiyoruz, şair, 2005'ten itibaren dergilerde görünmekten imtina etmiş.

İhtiyarın Vefatı'na gelelim... Hayatın merdivenlerini tırmanmış birisinin böyle bir kitap ismiyle karşımıza çıkmasını tuhaf karşılamayız, peki, genç bir şairin, eserine İhtiyarın Vefatı adını koyması garip karşılanmaz mı? Kitabın içeriğiyle bu kadar uyumluysa adlandırma, niye karşılansın?  Aksine, güzel bir tercihtir aynı zamanda...

Adı üstünde, tematik bir kitap İhtiyarın Vefatı: "I. B/ölüm: Yaşlanmanın Ölümsüzlüğü" ve "II. B/ölüm: Ölümlerle Yaşlanan" diye iki bölümden oluşuyor. Görüldüğü üzere, ölümle pençeleşen bir ihtiyarlığın takdimini yapıyor Polat Onat. Başlıklar değil sadece, Cenap Şehabettin, Abdülkadir Budak ve Mark Twain’den alınan epigraflar da bu pençeleşmeye delil sayılmalıdır. Fakat daha da ileri götürebiliriz örneklemeyi: Hemen her şiirin kapısı, aynı ağıtla kafiyeli... Sonuçta, tam da şairin söylediği gibi, "Günümüz yönelimlerinden uzak" "garip" bir şairle karşı karşıyayız...

Ayrıntıya geçmeden önce şu ilk bakış yargısını da bildireyim: Kavramlardan, adlardan, hele ki nesnelerden ibaret tek kelimelik şiirleri, evet, sadece adlarından ötürü, Sedat Umran'ın metinleriyle yakın, hatta akraba görebilirsiniz. Böylesi bir tehlikenin sınırından dönmeniz için Polat Onat'ın şiirlerini sabırla okumanızı tavsiye ederim. Fakat hangisini tercih edersiniz bilemem, Umran'ın şiirleri hayatın damarına çağırırken bizi, Onat'ınkiler ölümle yüzyüze bırakarak hayat memat arası bir sınırı zorluyor...

İşte birkaç başlık ve onlardan yapılmış manidar mısralar:

Anahtar: "görünmez ellerinle kuşku içinde / paslanmış bir anahtar uzatıyorsun bana / artık hiçbir kapıyı açmayacak bir anahtar." (s. 18)

Huzurevi: "yürüyoruz şimdi arkadaşlarla efkârlı / ikindi güneşi tatlı tatlı okşuyor mezarlık yolunu / ve seni gömüyoruz." (s.21)

Rahmetli: "bakıyorsun yosun gözlerinle / bekleyen son günlerine özlem renginde / derinlerden derin gülümsüyor toprak olmuş dudakların." (s. 23)

Serseri: "karanlık bir balad yazacağım ölmeden / belli ki yerim var düşlerinde / kış güneşi sevdiğim / pervasız serçe" (s. 30)

Mezar: "acaba hiç şiir yazmış mıdır burada yatan ölü" (s. 33)

Kitabın işaret ettiğim çerçevesini ele vermesi bakımından bu sıralama bir fikir vermiş olmalı; pekiştirmek için daha tasarruflu bir yol var mıdır? Şiirlerin adlarını şiirin metninden bir kelime yahut kelime grubuyla kodlasak:

Baston: "beyhude geçmiş ömür"
Bagaj: "tabut"
Teşekkür: "kocadım"
Pişman: "geleceğin ölüleri"
Arkadaş: "hastane / morg / mezar"

Bu tarz metinler "İlaç"ta, her bir derde yakalanmış birisinin ilaç sayım dökümü ile zirve yapıyor.

İhtiyarlık ötesi bir durumla (hayat memat demiştik biz buna) bizi yüz göz eden İhtiyarın Vefatı'nda mutlaka okunması gereken şiirler belirledim. Sözün sanatla kanatlandığı bu şiirlerden birkaç isim anayım:

Bilge (s. 19), Köy (s. 36), Anne (s. 39), Gözlük (s. 41), Kıyamet (s. 47), Avlu (s. 50), Gölge (s. 56), Şato (67), Derdo (s. 69), Maç (s. 77), Şair (s. 95), Kekeme (s. 97), Alevler (s. 109)

Polat Onat'ın genel bir tutumu üzerinde de durmak gerekir burada: Oyun oynuyor sürekli. Söz oyunu olsa mesele değil; daha ziyade şekillerle oyalanıyor. Bunlar daha önce birileri tarafından denenmiş şeyler; sakıncası yok, şairimiz yeniden denemeye girişiyor. Tabii ki bu aşamada kimi başarısız metinler de çıkıyor ortaya; yer yer küçük bir espriyle biten eskimiş kombinezonlar... Bunlar ne kadar görsel, müziksel unsurla desteklenirse desteklensin, cürmü esprisiyle müsemma oluyor... Şu başlık altındaki metinler bence öyledir:

Yaşamak (s. 28), Sandık (s. 31), Arkadaş (s. 43), İlaç (s. 48), Akvaryum (s. 54), Otopsi (s. 59), Biyografi (s. 78), Suskun (s. 82), Koleksiyoncu (s. 87)

Fakat dikkat edilsin, şairin bütün oyunlarına karşı değilim. Mesela, yukarıda da olumlu yaklaşımla bahsettiğim şiirlerden “Derdo” (s. 69) başlıklı metinde yerel ağız mükemmel bir ustalıkla kullanılmış:
"teneşirden kaldırırkene nice hafif / çahıyınan tezine mezer gazılmas / de get oglim de get derdim böyühtür / yilanlara çeres olacik kızanımın saçları."

Şunu da söyleyeyim: İhtiyarın Vefatı'nda benim favori şiirim, geleneğimizde hayli örnekleri olan bir tarzla oluşturulmuş “Kekeme” şiiridir.
Şimdi, lisan-ı pepegiyle yazılmış olan bu şiiri okuyalım:

KEKEME

te te terliydi sevdiğimin i i ilk
tu tu tuttuğumda heyecanla e e elleri
a a ardı ardına bitirilmiş gü gü günler
kı kı kırıldı aynası bu sa sa sağır gözün
ne ne nefes almak ço ço çok güzeldi
kurtlar ve so so solucanlardan hep korktum
yo yo yoğun endişeler iç iç içindeyim bayım
çü çü çürüyecek pamuk narinliğindeki o e e eller.

Polat ONAT, İhtiyarın Vefatı (s. 97)

Netice: İhtiyarın Vefatı, son yıllarda yazılmış kendinden menkul (orijinal) bir kitap. Ortak dili zorlayan, yer yer yıkan bu tarz eserlere ihtiyacımız var...

(İhtiyarın Vefatı, Şiirden Yayınları, İstanbul, 2011, 126 s.)

Cevat AKKANAT
Millî Gazete, Sayfa: 12
26 Mayıs 2011

19 Mayıs 2011 Perşembe

Sürprizlere Açık Bir Şair: Polat Onat (Şeref Bilsel)



Şiirle Gelenler: XIX

Genç Şairlerin Kitapları Üzerine Okuma Notları

Türk şiirinin havzasını gençler belirliyor. Bu, eskiden de böyleydi. 30’lu yaşlarını süren pek çok ismin yanı sıra henüz 20’li yaşlarında ilk kitabını yayımlayanlar da azımsanmayacak orandadır. Gençler taze duyguların verdiği tazyikle, içinde bulundukları hayatın getirdiği enerjiyle, kimi zaman ‘pervasızca’ kimi zamansa dingin bir söyleyişle Türk şiirinin akması gereken yönü işaret etmeyi sürdürüyor. 2010 yılında, önceki birkaç yıla oranla, genç şairlerin elinden çıkmış, nitelikli şiir kitapları yayımlandığını söyleyebiliriz. Bu genç şairlerin bir kısmı -belki de adını ilk kez duyacağınız- dergilerde çok az gözüküyor. Bâki Asiltürk’le Özgür Edebiyat’ta, iki sayı süren ‘Diyalojik Okuma’larda, genç şairlere ait 11 kitaba dair uzun uzun konuşmuştuk. Aşağıdaki kitapların bir kısmı da gündemimizdeydi; fakat ‘Diyalojik Okuma’lara ara vermek durumunda kaldığımız için o  ‘bazı’ kitaplardan söz açamadık. Şimdi o kitapların bir kısmına dair aldığım notları aktarmak istiyorum.

(…)

İhtiyarın Vefatı (Şiirden Yayınları, 2011)

Şiir yazmaya ve yayımlamaya 2000 yılında başlayan, ilk kitabı ‘Son’ (Mühür Kitaplığı) 2009’da yayımlanmış Polat Onat’ın ikinci kitabı. Onat, birçok dergide şiirlerini yayımladı. 2005 yılından itibaren edebiyat dergilerinde şiir ve yazılarını yayımlamayı sona erdirdi. Ali Ayçil, 2010 tarihli Şiir Defteri’nde Onat için şöyle diyordu: “Kendine özgü iskeleti olan bir kitap ‘Son’. Her bir sayfa, tek kelimeden oluşan bir şiir başlığıyla, sekiz on dizeyi geçmeyen şiirlerden meydana geliyor; sanki başlık yapılan kelimeleri şerh ediyor şair.”

Bu kitaba ad olan ‘İhtiyarın Vefatı’ sözcüklerinden ikincisi bir nihayeti, son’u imliyor. İlk kitabın adında olduğu gibi. Beş yıl önce şiir yayımlamayı bırakmasını da buna ekleyince, sanıyorum Polat, Ahmet Hâşim’den yontarak söylersek, “melâli anlamayan nesle âşina olmayanlardan”.

İkinci kitapta, oldukça yalın, anlaşılır bir söyleyiş egemen. Sanki bir sözlü tarih çalışması gibi; birileri anlatıyor, şair kaydediyor gibi: “bin sekiz yüz on yedi kurak bir yıldı / kıtlık oldu burada ve civar köylerde / açlıktan ölümler yaşandı / tedirginlik artıyordu halkta / ağlıyordu tek lokmaya muhtaç çocuklar” Şiir böyle konuşma diliyle devam ederken, sonlara doğru anlatılanın dışına çıkararak (yani şiire girerek) tamamlıyor söyleyeceklerini: “iki bin on iki yılı baharını hayal ediyordu / kerpiç tavana bakarken kederli gözlerle.”

Mesela ‘Huzurevi’ şiiri şöyle başlamakta: “acayip bir olgudur ölüm” şeklindeki düz bir ifadeyle. Fakat şiirin sonu, geriye bir öykünün sonu gibi geniş, güneşli bir fotoğraf bırakarak bitmekte: “ikindi güneşi tatlı tatlı okşuyor mezarlık yolunu / ve seni gömüyoruz.”

Kitapta birkaç deneysel ‘iş’ de var. Polat Onat sürprizlere açık bir şair, saklandığı yerden çıkmasında fayda var.

Şeref BİLSEL
Eliz Edebiyat Dergisi, Sayı: 29
Mayıs 2011, Sayfa: 11

11 Mayıs 2011 Çarşamba

İhtiyarın Vefatı: Mesafesi Kadar İnleyen Rüzgârlar (Turan Karataş)





"Mesafesi kadar inleyen rüzgâr"lar...

(…)

İHTİYARIN VEFATI

Polat Onat'ın eseri, önce dosya olarak önüme gelmişti. Okuyunca heyecanlandım, son yılların genel geçer şiir anlayışından farklı bir dikkate, duyarlığa sahip bir şairle karşılaştığımı hissettim, hadi söyleyeyim, en yüksek puanı da ona verdim. Sonra aynı dosya, yanlış saymadıysam 10 yeni şiir eklenerek ve bazı şiirler değiştirilmiş olarak kitap halinde karşıma geldi. (Digraf / Şiirden Yayınları)

Bu kitaptaki aynı şiirleri okurken daha önceki heyecanı duyamadım. Şimdi iyice anlıyorum ki, anlatıma yaslanan, her seviyeden okurun anlayışına, algısına açık somut şiirin böyle "tehlikeli" bir tarafı var. Bir okumalık olmamalı elbette şiir. Peyami Safa'nın sözünü hatırlayalım; yüz defa bin defa okumadığım şiire, şiir demem, buyurmuştu. Haksız değil. Hadi sayıları düşürelim, ama her seferinde meyve yüklü bir dala uzanır gibi, birden çok kendine çekmeli şiir bizi. İyi şiirin niteliklerinden biridir bu.

Epey zaman oldu ki şiir kitaplarına ön söz yazılmıyor. Şiiri önceleyen söz olmaz diye mi? Hâlbuki yüzyıl öncesinin "mukaddime"leri meşhurdur; bazılarını hâlâ okuruz. Polat Onat kitabına koyduğu noktalamasız "önsöz"de (TDK'nın son kararına göre, ayrı yazacağız ön'ü ve söz'ü) şöyle diyor:

"şunu söyleyeyim günümüz şiirinde sıkça kullanılan güvenli yolda yani belirli bir dize etrafında imgeselliğe yaslanan kolaycılığa sapmaktansa risk almayı tercih ederek alabildiğince basitlik ve yalınlıktan absürtlüğe dahası zırvalamaya dek açılan yelpaze etrafında sıradanlıklardaki müthiş çarpıcılığı lirik tonda hissettirme belki az da olsa duyumsatma çabasının mütevazi bir tezahürüdür bu çalışma" (s. 17)

Şiir kitaplarında ön söz neyse de (çünkü bazen şairin şiir anlayışına, sanat tutumuna, başında yer aldığı ürünlere dair önemli belirlemeler buluruz, yukarıda olduğu gibi), onun da önünde yer verilen başkalarına ait sözleri doğru bulmam. Bir şair, kendine / şiirine güvenen bir şair, bunlara niye yer verir hemen ilk sayfalarda; daha şiirleri okunmadan. Okura bir ikaz sayılmaz mı bu? "Bak, şiirim için böyle böyle dediler, sen de bunları göz ardı etmeden oku!" kabilinden bir ön koşullandırma, kabullendirme değil midir? Bunlar zayıflığın işaretidir görüşümce; şiirine güvenemeyen şairin huzursuzluğu... Kaldı ki bu kabil, küçük küçük olumlu belirlemelerin bir şiir kitabının sonunda / arka kapağında yer almasını da doğru bulmam.

Önümüzdeki kitapta bulunan şiirlerin hemen çoğu, yaşlanmak ve ölüm üzerine yazılmış. Belli bir yaşa gelmiş, meselâ altmışını geçmiş bir insanın gözüyle, duygusuyla bakılıyor yaşamaya, eşyaya, tabiata, olaylara... Her biri yaşanmışlık duygusu veren bu anları, durumları şair tecrübe etmiş değil, ama bunların yaşandığının bilgisine sahip yahut farkında. Yaşadığımız hayatın özellikle karalı ve kaba yüzleri, karmaşası, acısı, kaygıları, dertleri, hâsılı birçok safahatı bu şiirlerle anlatılıyor. Bir an, birkaç şiirde, Mehmet Akif'in manzum hikâyelerinin serbest biçimini okur gibi oldum.

Şiirlerin kendi içinde akıllıca bir bütünlük var

Onat'ın şiirlerinin çoğu, gördüklerinin, yaşadıklarının, Cahit Zarifoğlu'nun ifadesini ödünç alarak söylersem okuduklarının kazandırdığı nesnel bir kolaylıkla yazılmış. Şiirlerin kendi içinde "akıllıca bir bütünlük" var. Ben bu bütünlüğü seviyorum, daha doğrusu önemsiyorum. Bugünün parçalı, dağınık, savruk, irtibatsız söz istifleri gibi duran birçok şiir metninden ayrılan yanı bu: Bir özünün olması. Şunu unutmadan söylemeli, şair iletisini çok açık kılıyor; hatırlatmalar, dersler, uyarılar, öğütler şekline getiriyor. "Resim" şiiri, bu dikkatle okunabilir. Fakat bir konu, tema etrafında yoğunlaşan bu bütünlük, yer yer küçük zekâ oyunlarına kurban gidiyor.

"Akvaryum", "Yağmur", "Suskun", "Sandık", "Ömür" gibi görselliğin gücüne ya da albenisine sığınan denemelerden uzak durmak gerektiği kanaatindeyim. Bu kalıp farklılığı, ilk bakışta hoşuna gidiyor okurun, ne var ikinci, üçüncü kez okuyuşta / bakışta etkisini kaybediyor.

Polat Onat'ın şiir tutumunda Abdülkadir Budak'la benzeşen taraflar var. Onat da betimleyici, anlatımcı somut bir şiir yazıyor, o da her şeyi söyleme gereği duyuyor. Sözgelimi:

"görünmez ellerinle kuşku içinde
paslanmış bir anahtar uzatıyorsun bana
artık hiçbir kapıyı açmayacak bir anahtar." (s. 18)

Buradaki son dizeyi söylemese, anahtarın hangi kapıyı açıp açmayacağını biz okurlar düşünsek, daha güzel olmaz mı?

Şair de farkında, tehlikeli sınırlarda oluşturuyor şiirini, bu yüzden düzyazının ikiz kardeşi olan yerler az değil yazdıklarında: "o zayıf genç tedirgin şekilde / karşıma ormanın derinliklerinden çıktı / kesiyordum kurumuş ağaç dallarını / ekliyordum öbekleyerek eşeğimin sırtına" satırlarıyla (dize demiyorum) başlıyor "Oduncu"; ancak biterken şiirin soluğunu duyuyoruz: "evlat bunlar dal, dedim / bildiğimiz kuru dal / senin yüreğin kadar kuru / ve cayır cayır yanması için / ne alev gerek ne de ateş." (s. 45)

"Leş gibi kokan, ne alâkası var şimdi, inan buna, kafam şişti be yeter, hakkını haram et" gibi günlük dilin çok kullanılan sözlerine, kalıp ifadelerine yüz vermemeli şiirde. Hep kusur mu aradık ne. Hayır. Fakat şunu da ekleyeyim, içinde "yilanlara çeres olacik kızanımın saçları" gibi şahane, bir o kadar da dramatik bir dizenin bulunduğu "Derdo" örneği, yöresel ağızla şiir yazmanın bir değerini göremiyorum.

İhtiyarın Vefatı'ndan "Mezar", "Yalnız", "Mektup", "Şair",
"Alevler",  "Öğretmen" benim beğendiğim şiirler.
Umarım, şairin o iddialı ve büyük dileği gerçekleşir,
torunlarımız ezbere bilir şiirlerini.

Bazen, dönüp bakıyorum da yazdıklarıma, herkesten 'iyi şiir' yazmasını bekliyorum, dahası istiyorum. Mümkün mü bu? Hayır. Herkes mesafesi kadar inleyecektir.

Turan KARATAŞ / 4 Mayıs 2011
Yeni Şafak Gazetesi, Kitap Eki, Sayı: 54

3 Mayıs 2011 Salı

TV5 - Fazlı Karaman'dan "Biyografi" Şiiri (VİDEO)


TV5'teki "Şiirden Şuura" programında Fazlı Karaman, Polat Onat'ın 'İhtiyarın Vefatı' kitabındaki "Biyografi" adlı şiiri yorumluyor.