Anneler günü hediyesi olarak anneme yazdığım mektup,
E Yayınları tarafından yayınlanan
"Sana Söyleyeceklerim Var Anne"
adlı mektup seçkisinde yer aldı.
Aşağıda bu mektubumu paylaşıyorum.
Bu kitabı hazırlayan Özlem Çetinkaya'ya teşekkür ederim.
Sevgili
Anneciğim,
Bu sana
yazdığım son mektup… Sana ilk mektuplarımı yatılı lisede okurken yazmıştım.
Üniversite yıllarımda ve askerlik dönemimde de az da olsa yazmaya devam ettim.
Sonra teknolojinin hayatımıza soktuğu telefonların meydana getirdiği rahatlıkla
yavaş yavaş kestim mektuplarımı.
Anneciğim,
Sana 2003 yılında, yani 11 yıl önce, yine gurbetteyken, Elazığ’da veteriner
teknisyen olarak çalışırken yazdığım bir mektup ise halen eline ulaşmadı.
PTT’nin açmış olduğu “2023 Yılına Mektup” kampanyasına katılmış ve sana hitaben
3 - 4 sayfalık bir mektup kaleme almıştım. O mektupta neler yazdığımı şimdi tam
hatırlamıyorum ama çokça umuttan ve yaşama sevincinden bahsetmiştim galiba. Seninle
2023 yılına sağ salim ulaşabilirsek, 2003’teki duygularımla yazdığım o mektubu
elimize alıp neşeyle okur, tatlı tatlı gülüşürüz inşallah.
Çok
sevdiğim yazar Ali Çolak’ın kıymetli annesinin, bir gün oğluyla konuşurken
“Birbirimizi görmeden yaşlanıyoruz.” dediğini okumuştum bir yazısında. Bu söz
epeyce sarsmıştı beni. Geçen gün aynaya baktığımda, zaten epeyce seyrelmiş
saçlarımın arasında kendini göstermeye başlayan beyazlıkları fark edince, bu
derin söz hatırıma düştü. “Biz de birbirimizi görmeden yaşlanıyoruz be
anacığım.” Ben daha senin o güzel saçlarındaki beyazlara bile alışamamışken,
kendi saçlarımın beyazlıklarını görüyorum ya, zamanın bu yıpratıcı hızı
karşısında hüzünlenmeyeyim de yapayım, sen söyle?
Şimdi bazen
düşünüyorum ve soruyorum kendi kendime; "Bu fani hayat, benim tatlı anneme,
fazlasıyla layık olduğu güzellikleri sunmakta neden bunca cimri davrandı?" diye.
Çünkü sen her zaman herkese karşı, fazlaca samimi ve yürekten cömert yaşadın.
“Can çıkar huy çıkmaz.” demiş atalarımız. Geri kalan ömrünü de aynı
doğrultuda geçireceğinden hiç kuşkum yok.
Senin
şüphesiz hak ettiğin tüm mükemmelliklere, yeterince sahip olamaman çok da
yıpratmıyor beni. Neden dersen, ölümden sonrası yaşanacak başka bir dünyaya inanıyorsak,
ki şüphesiz inanıyoruz, o halde bu dünyada çektiğin tüm sıkıntı ve
haksızlıklara karşılık, o cennetin en güzel köşklerinden birinin, sonsuza dek sana
ait olacağına ben yürekten inanıyorum.
Herneyse... Kalemden neler döküldü görüyor musun anne? Sana hitaben yazılan her satır böyle
hüzünlü olmak zorunda mı, inan ki bilmiyorum. Bu hüznün belki de en önemli
nedeni, ömrüm boyunca senin gülümsediğini çok az görmemdir. Belki yüzlerce
fotoğrafın var bende, ama o kadar azında gülümsemişsin ki… Seni net gülümserken
gördüğüm en yakın fotoğraf sekiz yıl öncesine ait. Torunun Meryem’i ilk kez
kucağına aldığında gizlice çektiğim bir kare. Oysa gülümsemek sana ne çok
yakışıyor bir bilsen ve daha sık gülümsesen…
Başta da
söylediğim gibi, bu sana yazdığım son mektup anne. Çünkü mektup, bir iletişim
aracı olarak, günümüz şartlarında tüm geçerliliğini yitirdi. Örneğin benim
çocuklarım büyüdükleri zaman, bana hiçbir zaman bir mektup yazmayacaklar. Bunu
bilmek acı. Ama zamanın şartlarına uymak zorundayız.
Satırlarıma
burada son verirken, ellerinden hasretle öperim canım anam. Hoşça kal.
Oğlun
POLAT ONAT