28 Temmuz 2016 Perşembe

Ahmet Küçükbaş 'Kıyamete Son 99 Gün' İçin Ne Dedi?





 Kıyamete Son 99 Gün

Polat Onat’ın “Kıyamete Son 99 Gün” kitabını elimize aldığımızda ülkede her şey olağan seyrinde akıyordu. Sonra birden ülkemizde bir küçük kıyamet kopuverdi. Şaşırtıcı şeyler yaşamaya başladık.
Neyse…
Kapakta kitabın ve yazarın adından başka“Rahmani ve şeytani güçlerin gizemli savaşı”cümlesinin altı çizilmiş. “Gizem” sözcüğü çok seviliyor. Kimisi kızına bu adı veriyor. Kimisi de bu sözcüğü kullanmak için cümle değiştiriyor.
Arka kapakta; bizi kitabı okumaya heveslendiren“2 Aralık 2029 akşamında şok bir haber bütün dünyaya yayılır: Kıyametin kopmasına 99 gün kaldığı kesinleşti.
Ardından dünyada akla hayale gelmeyecek bir kaos zinciri oluşur. Ama perde arkasında daha büyük bir savaş vardır.
Rahmani ve şeytani güçlerin gizemli savaşına hazır olun. !
Kıyamete 99 gün kala ortaya çıkan metafizik varlığın amacı ne? Cinayet yahut intihar olup olmadığı belirsiz beş kanlı olayın ardında kim var? Ve hayatını ‘Esmaü’l Hüsna’ hakkında şiirler yazmaya adamış münzevi bir şair, bu gizemli savaşın neresinde? Hepsi ve daha fazlası bu romanda!
Kıyamete Son 99 Gün, karanlık vizyoner William Blake ile en önemli mutasavvuflardan İbn-i Arabî’nin kavramsal kabullerinin çatışması çerçevesinde sırlarla örülü ruhsal bir boyutu yansıtan son derece heyecanlı bir kitap…” cümlelerin okuyoruz. Sanıyoruz bu cümleleri Polat Onat değil yayıncı kaleme almış.
Romanın ne tür bir roman olduğuna kolay karar veremedik. Bilim kurgu sandığımız kitap kurgu olmaya kurgu ama bilim kurgu değil. Bize göre mistik, fantastik, sembolik bir roman. Kıyameti yakın bir tarihe kurgulamış: 11 Mart 2030…
PMMS21 astroidi aya çarpacak, yörüngesinden çıkan ay dünyaya çarpacak ve kıyamet bundan kopacak.
Roman kahramanı olan kişinin adı geçmiyor. Ama romanın yazarına çok benziyor. İngiltere’nin asilzade köşklerine benzer bir köşkte oturuyor. Köşk etrafı ağaçlık, çevresi çevrili, kapısı nöbetçili bir köşk… Kahramanımız bu köşkte, uşaklar, aşçılar, bir bahçıvan ve kedisi “gölge” ile birlikte münzevi bir hayat yaşıyor. Ana-babasını ve eşini kaybetmiş.
Dört yıl önce yani 2025 yılında global bir terör salgının ardından bütün devletler tek bir“siber devlet(?)” çatısı altında birleşmiş.
Zengin ve sorunsuz bir hayat süren kahramanımız kıyamet haberini o günlerin teknolojik harikası “Otomatik Zihin Bandajı” sayesinde alıyor. Kalan 99 günde, her gün Allah’ın bir ismine bir şiir yazarak değerlendirmek istiyor.
Roman teknik olarak bir anı defteri tarzında… Münzevi şairimiz günlük olan biten şeyi kısaca anlatıyor, sonra Esmaü’l-Hüsna’dan bir isme bir şiir yazıyor.
Eser roman ise eleştiririz. Ancak şiir ise bu konuda eleştirmekten çekiniriz. Kitabın başında yazarı tanıtan yazıdan öğrendiğimize göre Polat Onat’ın beş şiiri, 2013 yılında ‘Turkish Poetry Today’  seçkisinde (antoloji) yayınlanmış. Böyle bir durumda eleştirme cesaretimiz iyice azalır. Ama Esmaü’l-Hüsna üzerine şiir yazmak için yazılmış bir romanın şiirlerini görmemezlikten gelemeyiz.
Şiirler Âdem Yoksun şiirlerini hatırlatıyor. Vezin, ölçü, kafiye ve redif bulunmuyor. Sanıyoruz münzevi şairimiz bunlara karşı.  Ama 63. Ve 91. gün yazdığı El Kayyum ve Ed –Dar şiirlerinin ikişer mısrasında tesadüfen denk gelen kafiyeye engel olamamış:
“zahirdir gücün daim
her şey Seninle kaim”
“Sensin viran eden bağı
Söndürürsün her çerağı”
  34. Gün yazdığı El-Gafûr şiirinde dört mısraın yeri değiştirilirse düzgün bir düzyazı cümlesi olabilecektir.
“isyan edip günah bataklığına saplansa bile
pişmanlık ile tövbe kapısına yanaşılınca
Gafûr’un hoşgörü ve müsamahası karşılar
inanıp yararlı iş yapmaya kararlı kişileri.”
Şairin hizmetçisi Andre, aşçısı jim, bahçıvanı Tahvan, malikâne dış kapı bekçisi Andoro, tek arkadaşı avukat Dempsey adlarında. Hava sıcaklığı eksi 30 derecelerde.
Etrafındaki kişilerin adlarına ve hava sıcaklığına bakarak şairin dünyanın neresinde yaşadığını tahmin etmeye çalışıyoruz. Ocak, Şubat aylarında hava bu kadar soğuk ise güney yarıkürede olamaz. Kişilerin adlarına bakarak çeşitli kökenlerden geldiğini anlıyoruz. Olsa olsa şairimiz ABD’nin kuzey bölgelerinde ya da Kanada’da yaşıyordur. Ama sokakta dolaşan kaplanlar ve zürafalar var. Bu durumu coğrafi bir konuma yerleştiremedik.
“Romanda gizem nerede?” diyecek olursanız anlatalım: Şair’in Esmaü’l-hüsna şiirleri yazmasından rahatsız olarak çeşitli doğa üstü gösteriler yapan, el ve ayaklarını çapraz şekilde keserek trajik cinayetler işleyen ve “Lucipen” adlı varlık. Kalem şeytanı da deniyor. Lucifer-şeytan, pencil-kalem… Bunların birleşiminden lucipen, yani kalem şeytanı olmuş.
Kıyamet yaklaşırken tuhaf olaylar olur. Gökten balık yağar, daha önce hiç görülmedik çürümüş ceset gibi kokan bir çiçek (kıyamet çiçeği) çıkar, yerin içinden üç bacaklı, sivri dişli bir hayvan peyda olur. Güneş batıdan doğup doğudan batar. Sanıyorum bütün bunların ve daha başka şeylerin bir takım sembolik anlamı var. Bunlarla ne anlatılmak istendiğini sanıyorum, belli bir topluluk anlayabilecektir. Bizim anlayabilmemiz zor.
Dostumuz Polat Onat bir kere daha herkesin gitmediği ç etin yollarda yürümüş. Kuşkusuz kendisinden başka kimsenin yazamayacağı bir roman yazmış. Bu kitabı üzerinde isim yazmadan bana okutmuş olsalardı bile tereddüt etmeden Polat Onat yazmış derdik.
Polat Onat yazmaya çok erken başlamış. Daha 37 yaşında olmasına karşın masal kitabından şiire, romana uzanan değişik türlerde birçok eser vermiş. İleriki yıllarda çok daha güzel ve olgun eserler verecektir.
Bekliyoruz.

AHMET KÜÇÜKBAŞ



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder