15 Ocak 2011 Cumartesi

"Son" İçin 2009'da Çıkan Yazılar



# UTKU ÖZMAKAS'IN "SON" ADLI YAZISI:
(Akatalpa Dergisi, Sayı: 119, Kasım 2009, Sayfa:24)


'Son', Polat Onat’ın (1979) ilk kitabı. Son’daki şiirlerin başlıklarına baktığımızda kitap hakkında genel bir izlenim edinebiliyoruz. Şiirlerin başlıkları tek bir sözcükten ibaret ve genellikle tipleştirilmiş bir kişi ('Köylü', 'İhtiyar', 'Çoban' vb.), durum ('Issızlık', 'Sessizlik', 'Susmak' vb.) ya da mekân adından ('Hastane', 'Otel', 'Kulübe' vb.) oluşuyor.

Bir ilk kitaba ‘Son’ adını vermek kendi içinde bir kapanmayı vurguluyor. Zaten kitap 'Son' sözcüğünün tanımlarını vererek açılıyor, ancak bu tanımların verilmesinin kitap açısından zaruri olup olmadığı bir tartışma konusu. Sonuçta şiir gündelik dilin ötesine geçmekse, bunu yeri geldiğinde gündelik dili kullanarak, yeri geldiğinde o dilin dışına itilmiş sözcükleri kullanarak yapmaksa, sözcüğün tanımlarının kitabın başında yer almasının pek de gerekli olmadığı söylenebilir.

Kitaptaki şiirlerin çoğu kısa şiirler. Bu köşede daha önce dile getirdiğim üzere kısa şiirin çarpıcı bir efekt, zekâ fışkıran bir göndermesi olmadan üretilmesi, şiirin etkisini daha da azaltıyor. Çünkü daha kaplamlı şiirlerde şiirsel alanın dışına taşan bir iki dize göz ardı edilebilecekken, kısa şiirlerde bu tür dize ya da bölümler kendini çok daha açık bir biçimde belli ediyor.

Son’un sınırlı bir söz dağarı var. Bu da doğal olarak şiirlerdeki benzetmelerin doğadan alınmış imgelere yaslanmasına neden oluyor.

Son’a ilişkin en sağlıklı tespit şiirlerin son dizelerine bakılarak yapılabilir. Kimi şiirlerden rastgele son dizeleri alıntılayalım:
                                                                      
“sessizce beklenmeli gelmeyecek olan” (s. 26, 'Yürek')
“unutamadığım tek şey seni yıllar önce ömür boyu” (s. 32, 'Gökyüzü')
“ne kadar sonsuzmuş evren” (s. 49, 'Çocuk')
“hem zaten bahsettiğim kadar zor değil ölüm” (s. 20, 'Aşk')
“ve bir ışığı tanıyandır bir ışığı tanıtan” (s. 40, 'Işık')

Örnekler daha da artırılabilir. Tüm bu dizelerde de genel olarak görülebildiği gibi evrensel bir durum ya da gerçeklik çok sıradan ifadelerle yinelenmeye çalışılıyor.
Sonuç olarak Polat Onat ilk kitabı Son’da sürekli yüzeyde kalıyor, bir türlü şiiri şiir yapan derinliklere dalamıyor.

---------------------------------------------------------------------------------

# RAMİS DARA’NIN “HAYATI ŞİİRLEŞTİREN KİTAPLAR” ADLI YAZISINDAN BİR BÖLÜM:
(Yasakmeyve Dergisi, Sayı: 40, Eylül-Ekim 2009, Sayfa:111)


Polat Onat (1979) 2000–2004 yıllarında yazıp birçoğunu dergilerde yayımladığı şiirlerini, bekletip yeniden gözden geçirerek, yer yer sanıyorum yoğunlaştırarak kitap haline getirmiş: Son.
Bir ilk kitabın ‘Son’ adını taşıması şaşırtıcı olduğu gibi, bir iddia da.
Son’daki şiirler bütünüyle geçmişe, yaşanmışa baksa da, şairin buradan yeni bir serüven çıkaracağını umuyorum.
Duruma uygun düşsün diye biraz da, kitaptan ‘Tabut’ şiirini seçiyorum sevdiğim şiir olarak ben de:

TABUT

tabut an mendilini katlamış tahtalarının arasına
mezarlığa doğru uçacak sarsılarak kar
bakışsız göreceğim ağlayanlar tören
bir gün hepimiz öleceğiz ne güzel
başka türlü kapanacak kuyu siz
hızla okuyup sonraki sayfaya geçeceksiniz
delik deşik bir kâğıt düşerken coşkuyla akan ırmağa.

(Son, sayfa:43)

Birkaç da dize:

“ışık yanınca karanlığa kaçıştı kelimelerim” (s. 17, ‘Eriyiş’)
“okuyorum şimdiye dek yazdığım en güzel boş sayfayı.” (s. 19, ‘Şiir’)
“kavalımın sesini parçalıyordu gece kurtların uluması” (s. 39, ‘Çoban’)
“kardan adam yaparım bahara kavuşur
göçüp giden buluta gözlerindeki güller” (s. 51, ‘Giden’)

Not: Kitabın başında dört cümlelik bir alıntı var Goethe’den. Söz konusu yazar Türkçe yazmadığına göre bunun bir çevirmeni olmalı ve bence edebiyat metinlerinde çevirmenler mutlaka belirtilmeye çalışılmalı.

Künye: Polat Onat, Son, Mühür Kitaplığı, İstanbul, Temmuz 2009, 64 s.

---------------------------------------------------------------------------------

# HALİM ŞAFAK'IN "DİP ODA–3" ADLI YAZISINDAN BİR BÖLÜM:
(Bireylikler Dergisi, Sayı: 28, Eylül-Ekim 2009, Sayfa:44)


“ Polat Onat’ın ‘Son’u, bir ilk şiir kitabı olmanın bütün özelliklerini bünyesinde barındırıyor. Bunu tamamıyla olumsuz anlamda söylemiyorum. Onat’ın yazdıklarındaki bitmemişlik duygusu hatta kekemelik anlatmak istediklerinin bir sonucu olarak algılanabilir. Şiirle düzyazı arasında gidip gelmesini de aynı durumla açıklayabiliriz. Sinemayla kurduğu ilişkinin ve anlatma arzusunun onda başka bir dilin imkânı haline geldiğini de belirtmeliyim.

Kısa şiir çoğu zaman kendi içinde sözcük tasarrufunu ihtiyaç kabul eder. Bu aynı zamanda dizeye dönük bir mükemmeliyet arayışını da tetikler. Polat Onat’ın günümüzde yazılan şiirle pek bir ilgisinin olduğunu sanmıyorum. Geçmiş şiirle kurduğu ilişki de belirleyici olmaktan uzaktır. Bence dünya şiiriyle yazdıkları arasında yakınlıklar bulunabilir. ‘Son’ başlangıçtır. ”

---------------------------------------------------------------------------------

“SON”UN TANITIM METNİ:
(Haber Batman Dergisi, Sayı: 3, Ekim 2009, Sayfa:25)
http://www.yitikulke.com/


“ Şiirde ve hayatta her gün bir adım daha sona yaklaşıldığını vurgulamak istedim ‘Son’ kitabımda.

Ama elbette şiirde söylemek istediklerimiz kadar söylemek istemediklerimizin de önemli olduğunu düşünerek.

Şiirin sessizliğe ulaşma çabası olduğunun somut bir kanıtıdır ilk kitabım ‘Son’.

Yoğun bir gürültü ortamında en çok sessizlik dikkat çeker çünkü.

Öylece susmak ama karanlığı görerek susmak gerek.

Ve bunu başarabilmek bence imkânsız.

Yaklaşabilmeyi amaçladım.

Sadece yaklaşabilmeyi o büyük sessizliğe…”

---------------------------------------------------------------------------------

# CANER METE'NİN "UMUT BAZEN 'SON'LARDA SAKLI OLUR" ADLI YAZISI: 
www.medya72.com           www.bydigi.net          (8 Eylül 2009)


İnsan bazen en yakınındakinin uzağındadır. Fark etmeyince, anlamayınca, bilmeyince ve merak etmeyince bazen ayağınızın dibindeki hazine size çok uzak olur.

Yaz akşamlarının serinliğini içime sindirmek için köydeki evimizin serin bir akşamıydı. Evimizin hemen dibindeki Van Gölünün serinliğini, huzurunu bedenimde hissetmek için gölün kıyısına indim. O günün, Zaman Gazetesi’ni de yanıma aldım. Alışkanlıktan olsa gerek gazete okumaya arka sayfadan başladım. Hızlı bir göz gezdirmeden sonra en çok zaman ayırdığım kültür ve edebiyat sayfasına takıldım. Sayfanın sol tarafının altında, benim için sıradan olan bir kitap tanıtımı vardı. Merak ettim:

“Anadolu şiire metropollerden daha yakın” başlığını taşıyordu. Taşrada ve de Anadolu’da yaşayan biri olarak bu başlık hoşuma gitti.

“Hep unuttuğun gibi tanıdın dünyayı sen / gelme artık çoktan bitti beklendiğin” mısraları, ne yalan söyleyeyim beni mest etti.                       
Tabii uzun tanıtım ve reklam cümleleri yazıda art arda sıralanıyordu. En neticesinde şairin, son şahsi tanıtım cümlesi beni şaşırttı ve çok mutlu etti:

“Çoğunlukla bunun tersi kabul görse de, her zaman Anadolu’nun şiire metropollerden daha yakın olduğuna inandım. Yaşadığım şehir olan Batman, görebilecek gözler için fazlasıyla şiir barındırıyor.”

Şaşırdım çünkü bu bir şairin cümleleri, Batman’da yaşayan ve Batman’dan beslenen bir şairin hisleri, duyguları ve ben bunları bilmiyordum.

Öncelikle şunu belirteyim, popüler kitap okuma alışkanlığım olmadığı için yeni çıkan kitapları hemen alıp okumam. Fakat merak ve sabırsızlık içimi kemiriyordu.

En neticesinde dayanamadım ve bu değerli şairimizin ‘Son’ şiir kitabını aldım. Evet, kitabın adı ‘Son’. Değerli şairimiz Polat Onat, Batman Sakarya İlköğretim Okulunda öğretmen. Şahsım adına belirteyim, kendisiyle yüz yüze görüşüp tanışmadım. Görmekten, tanışmaktan kıvanç duyarım. Fakat sordum, soruşturdum, değerli bir şair ve öğretmenmiş.

Şiir kitabını almak için kitapçıya giderken inanın çok heyecanlıydım. Daha önce uzun süre kitapçıda kalan ben, bu sefer şiir kitabını alır almaz hemen dışarı çıktım. Yolda yürürken bir iki şiiri heyecanlı bir şekilde ayaküstü okudum. Eve varır ve tamamını akşam okurum düşüncesiyle şiir kitabını çantama koydum.

Gecenin ilerleyen saatlerinde ince, narin, sade yapısıyla kitabı avuçlarıma aldım. Tek kelimeden oluşan şiir isimleri bana susmayı anımsattı. Ve konuşmanın gereksiz olduğunu anladım. Çünkü kelimeler beni, yolun kenarında bekleyen uzak bir diyardaki sevgiliye, dosta, anneye veya beyaz sakallı nur yüzlü bir dedeye götürdü. Eridim, durdum ve sustum. Susmanın bazen erdem olduğunu Son’u okuyunca anladım.

İlkin hızlı bir şekilde okudum. Daha sonra, elime kalemimi alıp bazı mısraların, bazen de kelimelerin altını çizdim. Taşranın kokusunu kelimelerin sihrinde buldum. Kelimelerin bu kadar narin ve uyumlu olması ilerleyen saatlerde sahuru bekleyen beni, şiirin ritmik ve sonsuzluk diyarlarına götürdü.

Kitabın arka kapağında Fazıl Hüsnü Dağlarca’ya ait bir değerlendirme dikkat çekiyor. “Rahmetli Dağlarca’yı birkaç kez evinde ziyaret etmiştim. Fırsat buldukça onu telefonla arıyordum, bazen karşılıklı mektuplaşıyorduk. Bahsettiğiniz yorum bu mektupların birinden alıntıdır. ‘Şiirin üstüne varılmaz. Şiir varır insanın üstüne.’ diyordu Dağlarca. Onun diğer tavsiyeleri gibi bu tavsiyesi de bana her zaman yol gösterici oldu.” diyor Polat Onat.
Sayıları az olan, fakat gün geçtikçe artan değerli yazar ve şairlerimizin daha güzel eserler vermesi için taşrada bulunan herkese ki, amir ve yetkililere ne çok şey düşüyor.

Keşke daha çok Yavuz Ekinci’ler, Polat Onat’lar Batman’dan çıksa. Bunlar bugün tüm ülkenin tanıdığı yazar ve şairler. Ve bu ülkenin gerçek sanatçıları, sadece Batman’ın değil. Edebiyatın, sanatın, kültürün, bilimin olduğu memleketler her daim huzurlu ve mutlu olmuşlardır.

Ve şunu anladım; umut bazen ‘Son’larda saklı olur.

Kitaptan bir şiir:

TREN

kaybolduğum kar çöllerindeki kara trenler
mesafe taşıyorlar dumandan yeleleriyle
vagonlar dolusu ruhları ufka dalmış hasret
birlikte karşıladığımız günler kadar huzurlu
bakıyorlar parlayan cam raylara merakla
hep unuttuğun gibi tanıdın dünyayı sen
gelme artık çoktan bitti beklendiğin.

(Son, sayfa:53)

---------------------------------------------------------------------------------

# 30 TEMMUZ 2009'DA YAYIMLANAN,
ALİ PEKTAŞ'IN POLAT ONAT'LA YAPTIĞI RÖPORTAJ:


Edebiyatseverler onu Varlık, E, Heves, Başka, Kavram Karmaşa gibi dergilerde yazdığı şiirleriyle tanıdı. Fakat Onat, yaklaşık beş yıl sonra, aldığı radikal bir kararla şiir yayımlamamaya başladı. Edebiyat dünyası onun adını neredeyse unutmuşken, geçtiğimiz günlerde ilk kitabı 'Son' ile yeniden çıkageldi. Son'da, Polat Onat'ın on yıl boyunca üzerinde çalıştığı şiirler yer alıyor.

ANADOLU ŞİİRE METROPOLLERDEN DAHA YAKIN

"Hep unuttuğun gibi tanıdın dünyayı sen / gelme artık çoktan bitti beklendiğin." Bu mısralar geçtiğimiz günlerde ilk kitabını yayımlayan şair Polat Onat'a ait. Polat Onat, ismini yaklaşık on yıl önce edebiyat dergilerinde duyurmaya başlayan bir şair.

Edebiyatseverlerin Varlık, E, Heves, Başka, Kavram Karmaşa gibi dergilerde yazdığı şiirleriyle tanıdığı genç şair Polat Onat 'Son' adlı ilk şiir kitabını yayımladı. Son'da, Onat'ın on yıl boyunca üzerinde çalıştığı ve damıttığı şiirler yer alıyor.

'Son' hakkında konuştuğumuz şaire ilk kitabını yayımlamak için neden bu kadar beklediğini soruyoruz. "Günümüz şiirinde benim gözlemlediğim kadarıyla en çok tercih edilen tarz, şiirin sözcüklerini çoğaltma ve yığmaya yönelik. Oysa ben şiirde kelimeleri damıtma ve azaltma taraftarıyım. Bunca yıl bekleme nedenim de, şiirde hedeflediğim o derin sessizliğe daha çok yaklaşabilmek amacıyla, ürünlerimin üzerinde tekrar tekrar yaptığım küçük değişikliklerin sonuçlarını görebilmek için zamana ihtiyacım olması.” diyor. “Son” ismi, bir ilk kitap için ilginç bir başlık. Bu kelimeyi çağrışım gücü yüksek olduğu için seçmiş şair. Her okurun hayal dünyasında farklı anlamlandırmalara yol açabileceğini düşünerek tercih etmiş bu kelimeyi. Son; Sorular isimli şiir ile başlıyor, Bekleyiş ve Son isimli şiir ile bitiyor. Bir bakıma insanın hayat yolcuğunu anlatıyor bu kelimeler. Polat Onat, kitabı oluştururken böyle bir amaç gütmemiş, bu bütünlüğün farkına yayımlandıktan sonra varmış.

Yıllardır Anadolu’nun çeşitli illerinde yaşayan Onat’ın şiirlerinde Anadolu’ya ait izler sıkça görülüyor. Şair taşrada yaşamayı sevdiğini ve büyük şehirlerin kendisini boğduğunu söylüyor ve ekliyor: “Çoğunlukla bunun tersi kabul görse de, her zaman Anadolu’nun şiire metropollerden daha yakın olduğuna inandım. Yaşadığım şehir olan Batman, görebilecek gözler için fazlasıyla şiir barındırıyor.” Son’da yer alan şiirlerin başlığı tek kelimeden oluşuyor ve bir nesne ve bir durum ismi. Bunun nedeninin nesnelere farklı bir perspektiften odaklanmaya çalışması olduğunu ifade ediyor şair ve durumları değişik bakış açılarıyla ele alması olarak gösteriyor. Onat şiirlerinde sadece kendi yaşadığı duyguları ifade etmediğini, insanlığın ortak belleğinde en çok yer eden olguları yansıtma çabasını taşıdığını vurguluyor. Sadece sevdiği değil aynı zamanda sevmediği şairlerden de çok etkilendiğini anlatan şair, en sevdiği şairleri Fazıl Hüsnü Dağlarca, Oktay Rifat, Edip Cansever, Necip Fazıl, Behçet Necatigil ve Ziya Osman Saba olarak sıralıyor.

Kitabın arka kapağında Fazıl Hüsnü Dağlarca’ya ait bir değerlendirme dikkat çekiyor. “Rahmetli Dağlarca’yı birkaç kez evinde ziyaret etmiştim. Fırsat buldukça onu telefonla arıyordum, bazen karşılıklı mektuplaşıyorduk. Bahsettiğiniz yorum bu mektupların birinden alıntıdır. ‘Şiirin üstüne varılmaz. Şiir varır insanın üstüne.’ diyordu Dağlarca. Onun diğer tavsiyeleri gibi bu tavsiyesi de bana her zaman yol gösterici oldu.” diyen Polat Onat, bir sonraki projesinin, “Dağlarca’yı Görmeye Gitmek” adlı yarı otobiyografik ve oldukça deneysel bir roman taslağı olduğunu sözlerine ekliyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder