Zalifre Yazıları Dergisi
Hüseyin Avni Cinozoğlu
DUBLIN VE BATMAN ULYSSES *
-intihar etmiş bir taşra berberinin
şiir kitabı ve önsözü-
Değerli Hüseyin Nevzat Erkmen (İzmir'de yaşıyor) iyi ki Ulysses’i imzalayıp
gönderdi. Ulysses’i yirmi yıl önce okusaydım anlayamazdım. Umberto Eco’nun
“Foucault Sarkacı” aynı parıltıya sahip değildi. Eco “ Gül’ün Adı” romanından
sonra yetenek yitimine uğradı. Doğan Kitap’tan çıkan “Prag Mezarlığı” ile
harakiri yaptı. Dikkatli olmak lazım. Sema Kaygusuz’un bu minvalde “ Yere Düşen
Dualar” Ulysses’i çok basitçe taklit ediyordu. Bu konuda da yazmıştım. Orhan
Pamuk “Beyaz Kale’de taklit etti. Vasati seviyede kaldı. Diğer romanları da
vasatidir.
Umberto Eco, Foucault Sarkacı’nda “ Bir aptal Bile Nobel alabilir” cümlesi
dikkatimi çekti. Mesela Soljenistin’in Nobel alan eseri de çok zayıf bir
eserdir.
'Ulysses' Hüseyin Nevzat Erkmen olmasaydı belki de Türkçeye çevrilemezdi. Nevzat
Bey âdeta Ulysses’i, şair çevirmenlere özgü bir yöntemle yani metni Türkçede
yeniden yaratıyor. Ve bu sayede Türkçenin dünyanın en büyük dillerinden biri
olduğunu görüyor ve gönenip kıvanç duyuyorsunuz.
Ulysses’i on beş gün oldu okuyorum ve henüz yarısına geldim. Bazı cümleleri,
sözcükleri, sözcük ve cümle konstrüksiyonlarını çözmek kerpetenle çivi sökmek
gibi zor. Sanıyorum Ulysses’i Türkçede Nevzat Erkmen’ den sonra en iyi
anlayanlardan, metne nüfuz edenlerden biri olduğuma da inanıyorum. Elbette
sevgili Enis Batur, Polat Onat ile birlikte.
Ben Nevzat Erkmen adını biliyordum. Sonra Nevzat Erkmen bana bir armağan daha verdi.
“Cinozoğlu benim de adım Hüseyin.” dedi. HÜSEYİN NEVZAT ERKMEN. Sevgili abim Hüseyin Peker, Hüseyinler arasına Hüseyin Nevzat Erkmen’in
künyesini de yazabilir. Hüseyin Cöntürk’ü hatırlatan Hüseyin Peker.
Fuat Çiftçi ile de konuştuk Polat Onat’ın, ÂDEM YOKSUN anti kahramanının,
periferide, merkez iktidarca yok sayılan yazar ve şairleri ima ettiğini.
Polat Onat sadece Ulysses’i değil Oğuz Atay’ı da şerefli bir üslupla tevarüs
etmekte. Kara mizahla stilizasyon üslubu “Ulysses” “Tutunamayanlar” ve “intihar
etmiş bir taşra berberinin şiir kitabı ve önsözü” nde geçerli bir üslup...
ÂDEM YOKSUN VE PERİFERİ
Foucaltçı kuram zaten post modern dönemde merkezin iktidar ve kudretini
kaybettiğini, iktidarın bir ağ gibi yayılarak, periferinin merkez karşısındaki
dezavantajının son bulduğuna, işaret eder.
Zalifre Yazıları’nda Polat Onat’ın bu şaheseri hakkında yazdığım yazıda, USTURA
imgesinin, acemi bir berberin ustalaştıktan sonra sakal saç keser gibi,
fazlalıkları, uyumsuzlukları usturanın keskin yüzüyle, KILI KIRK YARARCASINA
ÖZENLE traş ettiğini düşünmüştüm. Bu düşüncem doğruydu. Ustura ayrıca şiir
işçiliğini de anımsatıyordu. Fakat Polat Onat’ın, “berber” ve “ustura”yı bir
rastlantı ya da bir ilhamla keşfettiğini, düşünmüyordum.
Ve Ulyssese’in 12. Bölümünde 348.sayfa ve devamında berber ve usturayı tanıdım.
Bu berber, aynı zamanda cellât ve katil imgesiyle betimlenmektedir. Peki, bu
Barbar Berber kimdir?
Daha doğrusu Ulysses’teki
USTA BERBER H. RUMBOLD KİMDİR?
Okurların biraz zekâ egzersizi yapmalarını istiyorum. Biraz daha ipucu vermek için ULYSSES'den alıntılıyorum:
“(...)
Dublin Baş Şerifine
Dublin
Muhterem efendimiz size hizmetlerimi sunarken yukarda bahsettiğim müessif
hadisede 12 Şubat 1890 tarihinde Bootle hapishanesinde Joe Gang’ı
asmıştım...
— Göster bakayım Joe, dediydim ben.
- ... Meşhur katil er Arthur Chacei’de Pentonville hapishanesinde jessie
Tilsit’i öldürdüğünden dolayı asmıştım, Billington
—Vay anam dediydim ben
- ... meşhur katil Toad Smith’i idam ederken ona yardımcılık etmiştim.
Abem. Mektubu elimden çekip alıverdiydi.
— sıkı durun, dediydi Joe, ilmeği adamın boynuna bir kerede geçirivermek gibi
özel bir kabiliyetim vardır ki artık onu hiç çıkaramaz. İnşallah takdirlerinize
mazhar olurum pek muhterem efendim, hürmetlerimle, mağış talebim beş ginedir.
H.Rumbold
Usta Berber
(...)"
Bir sonraki yazımda bu sorunun yanıtını vereceğim. Bazı tembel zihinli arkadaşlar
temrin yapmaları için...
Polat Onat’ın dehâsına bir kez daha hayran oluyorum. Türkçe’nin sahih Arthur Rimbaud’u ...
USTURA sözcüğüyle Polat Onat bir harfler konstrüksiyonu ile metni
zenginleştiriyor:
USTURA
US
USTA
UST ( meta fiction)
ART USU
ARTHUR
İskender Pala gibi, ikinci sınıf kötü ve adi yazarların ULYSSES'de proto
tipleri ya da benzerleri var. İskender Pala, Türk Ordusu’ndan ihraç edilince
yeşil sermaye ona merhamet ederek dünyalık edinmesini sağladı. Her yıl
alelacele basmakalıp romanlar yazıyor. Ülkemiz eblehler ülkesi. Bu ülkede
“aptallık sayısı bir hayli yüksek”
Sabahleyin HaberTürk kanalında bir astrolog kadın vardı. Saçmalayıp durdu.
Sanki gezegenlerin, yıldızların ruhu, canı var da insanları seçip etkiliyor.
Kadın cehaletin verdiği cesaretle bir bilim adamı gibi afra tafra içinde.
Kurtlar Vadisi adlı dizinin senaryosunu acaba “Bir akıl hastası mı?” yazıyor
diye de düşünmeden edemiyorum. Pekâlâ, Paranoyak Psikoza duçar bir akıl hastası
ancak Kurtlar Vadisi gibi iptidai bir dizinin senaryosunu kaleme alabilir.
Necati Şaşmaz’ın IQ'sü son derece düşük. “Kurtlar Vadisi”nin senaryosunu yazan
da kardeşiymiş. Türkiye’de akıl hastaları bile film çekebiliyor. Dört tane ardarda “Cinli” film çeken Hasan Karacadağ’ın filmleri düşük IQ'süyle dikkat
çekiyor. Türkiye, bu anormal ülkede küçük çaplı adamlar epey dünyalık
edinmekteler.
İskender Pala, ordudan ihraç edildi, Mustafa Kemal Atatürk’le en ufak bir
bağlantısı olmadığı halde ( Zihinlerinde ve içlerinde Mustafa Kemal düşmanlığı
bu taifenin alâmeti farikasıdır.) Atatürk Tarih Dil Yüksek Kurumu’na atandı. Bu
durum bile Mustafa Kemal’den intikam almak isteyen bir zihniyetin, alelacele
başvurduğu bir intikam biçimidir. Böylesi bir seçim Mustafa Kemal’in hatırasına
hıyanet ve hürmet etmemektir. Dün de Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Ödülü’ne
değer görüldü.
Ahmet Kaya ile bu pespaye yazar taslağını aynı kadrajda görmeye tahammül
edebilir misiniz? Yunus Emre’yi bile tahrif etti. Yunus Emre kimdir bilmiyor.
Sünniliğin Sünnileştirdiği bir Yunus Emre ve geleneği vardır. Fakat asıl metne
ve gerçek metne sahip Yunus (İONNES) Rumdur. Yani Hıristiyan azınlığa
mensuptur.
Peki, Cumhurbaşkanlığı ödülü İskender Pala’yı Kanon dışı olmasını
değiştirebilir mi? Ünler, şöhretler geçicidir. Aristo’nun dediği gibi “ün ile değer aynı şey
değildir”.
Dünyalar Güzeli Rahmetli, Kardeşim Didem Madak’ın bir cümlesini anımsıyorum. “
kötü şiir ( eser) iyi şiir ( eseri) piyasadan kovar.” mealindeki iktisatta
geçerli Greshan yasasını, edebiyata şöyle tavzih ediyordu. “ Kötü şiir iyi
şiiri kısa vadede, iyi şiir kötü şiiri uzun vadede piyasadan kovar.” Şiirle
birlikte edebiyatı romanı da içeren bir cümle.
Oportünizmin sağcısı, solcusu, devrimcisi, İslamcısı olmaz. Bakınız soldaki
oportünistlere. Ulysses, İskender Pala ile birlikte Ayşe Kulin, Ahmet Ümit, Canan Tan, Ahmet
Altan son yapıtlarıyla Elif Şafak ( Elif son yazdıkları ile bu ucuz pazara
dâhil oldu, daha öncesinde iftihar duyduğumuz çok iyi bir yazardı.) benzer
yazarlarla dalga geçiyor, yani bir manada onları “çoktan ölmüş eserler
mezarlığına” gömüyor.
Geçen yıl Ordu’da, Şair Müslim Çelik’e, "Edebiyat sanat ortamında her zaman bir iki iyi adam vardır." demiştim. Müslüm de bana “Bir ikiden daha fazladır.” diye cevap vermişti.
Adalet Terazisi doğru tartan Enis Bey, Mustafa Durak Hocamız gibi hatırladım. Edebiyatın sıhhati ve yetkinliği için daha çok sayıda “Muhalefet Şerhi”.
* Ulysses. James Joyce. Türkçesi Nevzat Erkmen. Redaksiyon: Enis Batur. YKY. 13. baskı
* İntihar Etmiş Bir Taşra Berberinin Şiir Kitabı ve Önsözü,
Polat Onat, Komşu Yayınları, 2012
HÜSEYİN AVNİ CİNOZOĞLU
10 Ekim 2013 / Safranbolu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder