15 Aralık 2013 Pazar

Dublin ve Batman Ulysses (Hüseyin Avni Cinozoğlu)

Zalifre Yazıları Dergisi

Hüseyin Avni Cinozoğlu

DUBLIN VE BATMAN ULYSSES *
-intihar etmiş bir taşra berberinin 
şiir kitabı ve önsözü-

   Değerli Hüseyin Nevzat Erkmen (İzmir'de yaşıyor) iyi ki Ulysses’i imzalayıp gönderdi. Ulysses’i yirmi yıl önce okusaydım anlayamazdım. Umberto Eco’nun “Foucault Sarkacı” aynı parıltıya sahip değildi. Eco “ Gül’ün Adı” romanından sonra yetenek yitimine uğradı. Doğan Kitap’tan çıkan “Prag Mezarlığı” ile harakiri yaptı. Dikkatli olmak lazım. Sema Kaygusuz’un bu minvalde “ Yere Düşen Dualar” Ulysses’i çok basitçe taklit ediyordu. Bu konuda da yazmıştım. Orhan Pamuk “Beyaz Kale’de taklit etti. Vasati seviyede kaldı. Diğer romanları da vasatidir.

   Umberto Eco, Foucault Sarkacı’nda “ Bir aptal Bile Nobel alabilir” cümlesi dikkatimi çekti. Mesela Soljenistin’in Nobel alan eseri de çok zayıf bir eserdir. 

   'Ulysses' Hüseyin Nevzat Erkmen olmasaydı belki de Türkçeye çevrilemezdi. Nevzat Bey âdeta Ulysses’i, şair çevirmenlere özgü bir yöntemle yani metni Türkçede yeniden yaratıyor. Ve bu sayede Türkçenin dünyanın en büyük dillerinden biri olduğunu görüyor ve gönenip kıvanç duyuyorsunuz. 

   Ulysses’i on beş gün oldu okuyorum ve henüz yarısına geldim. Bazı cümleleri, sözcükleri, sözcük ve cümle konstrüksiyonlarını çözmek kerpetenle çivi sökmek gibi zor. Sanıyorum Ulysses’i Türkçede Nevzat Erkmen’ den sonra en iyi anlayanlardan, metne nüfuz edenlerden biri olduğuma da inanıyorum. Elbette sevgili Enis Batur, Polat Onat ile birlikte. 

   Ben Nevzat Erkmen adını biliyordum. Sonra Nevzat Erkmen bana bir armağan daha verdi. “Cinozoğlu benim de adım Hüseyin.” dedi. HÜSEYİN NEVZAT ERKMEN. Sevgili abim Hüseyin Peker, Hüseyinler arasına Hüseyin Nevzat Erkmen’in künyesini de yazabilir. Hüseyin Cöntürk’ü hatırlatan Hüseyin Peker. 

   Fuat Çiftçi ile de konuştuk Polat Onat’ın, ÂDEM YOKSUN anti kahramanının, periferide, merkez iktidarca yok sayılan yazar ve şairleri ima ettiğini. 

   Polat Onat sadece Ulysses’i değil Oğuz Atay’ı da şerefli bir üslupla tevarüs etmekte. Kara mizahla stilizasyon üslubu “Ulysses” “Tutunamayanlar” ve “intihar etmiş bir taşra berberinin şiir kitabı ve önsözü” nde geçerli bir üslup... 

ÂDEM YOKSUN VE PERİFERİ

   Foucaltçı kuram zaten post modern dönemde merkezin iktidar ve kudretini kaybettiğini, iktidarın bir ağ gibi yayılarak, periferinin merkez karşısındaki dezavantajının son bulduğuna, işaret eder. 

   Zalifre Yazıları’nda Polat Onat’ın bu şaheseri hakkında yazdığım yazıda, USTURA imgesinin, acemi bir berberin ustalaştıktan sonra sakal saç keser gibi, fazlalıkları, uyumsuzlukları usturanın keskin yüzüyle, KILI KIRK YARARCASINA ÖZENLE traş ettiğini düşünmüştüm. Bu düşüncem doğruydu. Ustura ayrıca şiir işçiliğini de anımsatıyordu. Fakat Polat Onat’ın, “berber” ve “ustura”yı bir rastlantı ya da bir ilhamla keşfettiğini, düşünmüyordum. 

   Ve Ulyssese’in 12. Bölümünde 348.sayfa ve devamında berber ve usturayı tanıdım. Bu berber, aynı zamanda cellât ve katil imgesiyle betimlenmektedir. Peki, bu Barbar Berber kimdir? 

   Daha doğrusu Ulysses’teki 
USTA BERBER H. RUMBOLD KİMDİR? 

   Okurların biraz zekâ egzersizi yapmalarını istiyorum. Biraz daha ipucu vermek için ULYSSES'den alıntılıyorum:

“(...) 
Dublin Baş Şerifine
Dublin

Muhterem efendimiz size hizmetlerimi sunarken yukarda bahsettiğim müessif hadisede 12 Şubat 1890 tarihinde Bootle hapishanesinde Joe Gang’ı asmıştım... 
— Göster bakayım Joe, dediydim ben.
- ... Meşhur katil er Arthur Chacei’de Pentonville hapishanesinde jessie Tilsit’i öldürdüğünden dolayı asmıştım, Billington
—Vay anam dediydim ben
- ... meşhur katil Toad Smith’i idam ederken ona yardımcılık etmiştim.
Abem. Mektubu elimden çekip alıverdiydi.
— sıkı durun, dediydi Joe, ilmeği adamın boynuna bir kerede geçirivermek gibi özel bir kabiliyetim vardır ki artık onu hiç çıkaramaz. İnşallah takdirlerinize mazhar olurum pek muhterem efendim, hürmetlerimle, mağış talebim beş ginedir.

H.Rumbold
Usta Berber
(...)" 

   Bir sonraki yazımda bu sorunun yanıtını vereceğim. Bazı tembel zihinli arkadaşlar temrin yapmaları için...

   Polat Onat’ın dehâsına bir kez daha hayran oluyorum. Türkçe’nin sahih Arthur Rimbaud’u ...

   USTURA sözcüğüyle Polat Onat bir harfler konstrüksiyonu ile metni zenginleştiriyor:

USTURA
US
USTA
UST ( meta fiction) 
ART USU

ARTHUR

   İskender Pala gibi, ikinci sınıf kötü ve adi yazarların ULYSSES'de proto tipleri ya da benzerleri var. İskender Pala, Türk Ordusu’ndan ihraç edilince yeşil sermaye ona merhamet ederek dünyalık edinmesini sağladı. Her yıl alelacele basmakalıp romanlar yazıyor. Ülkemiz eblehler ülkesi. Bu ülkede “aptallık sayısı bir hayli yüksek”

   Sabahleyin HaberTürk kanalında bir astrolog kadın vardı. Saçmalayıp durdu. Sanki gezegenlerin, yıldızların ruhu, canı var da insanları seçip etkiliyor. Kadın cehaletin verdiği cesaretle bir bilim adamı gibi afra tafra içinde. 

   Kurtlar Vadisi adlı dizinin senaryosunu acaba “Bir akıl hastası mı?” yazıyor diye de düşünmeden edemiyorum. Pekâlâ, Paranoyak Psikoza duçar bir akıl hastası ancak Kurtlar Vadisi gibi iptidai bir dizinin senaryosunu kaleme alabilir. Necati Şaşmaz’ın IQ'sü son derece düşük. “Kurtlar Vadisi”nin senaryosunu yazan da kardeşiymiş. Türkiye’de akıl hastaları bile film çekebiliyor. Dört tane ardarda “Cinli” film çeken Hasan Karacadağ’ın filmleri düşük IQ'süyle dikkat çekiyor. Türkiye, bu anormal ülkede küçük çaplı adamlar epey dünyalık edinmekteler. 

   İskender Pala, ordudan ihraç edildi, Mustafa Kemal Atatürk’le en ufak bir bağlantısı olmadığı halde ( Zihinlerinde ve içlerinde Mustafa Kemal düşmanlığı bu taifenin alâmeti farikasıdır.) Atatürk Tarih Dil Yüksek Kurumu’na atandı. Bu durum bile Mustafa Kemal’den intikam almak isteyen bir zihniyetin, alelacele başvurduğu bir intikam biçimidir. Böylesi bir seçim Mustafa Kemal’in hatırasına hıyanet ve hürmet etmemektir. Dün de Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Ödülü’ne değer görüldü. 

   Ahmet Kaya ile bu pespaye yazar taslağını aynı kadrajda görmeye tahammül edebilir misiniz? Yunus Emre’yi bile tahrif etti. Yunus Emre kimdir bilmiyor. Sünniliğin Sünnileştirdiği bir Yunus Emre ve geleneği vardır. Fakat asıl metne ve gerçek metne sahip Yunus (İONNES) Rumdur. Yani Hıristiyan azınlığa mensuptur. 

   Peki, Cumhurbaşkanlığı ödülü İskender Pala’yı Kanon dışı olmasını değiştirebilir mi? Ünler, şöhretler geçicidir. Aristo’nun dediği gibi “ün ile değer aynı şey değildir”.

   Dünyalar Güzeli Rahmetli, Kardeşim Didem Madak’ın bir cümlesini anımsıyorum. “ kötü şiir ( eser) iyi şiir ( eseri) piyasadan kovar.” mealindeki iktisatta geçerli Greshan yasasını, edebiyata şöyle tavzih ediyordu. “ Kötü şiir iyi şiiri kısa vadede, iyi şiir kötü şiiri uzun vadede piyasadan kovar.” Şiirle birlikte edebiyatı romanı da içeren bir cümle. 

   Oportünizmin sağcısı, solcusu, devrimcisi, İslamcısı olmaz. Bakınız soldaki oportünistlere. Ulysses, İskender Pala ile birlikte Ayşe Kulin, Ahmet Ümit, Canan Tan, Ahmet Altan son yapıtlarıyla Elif Şafak ( Elif son yazdıkları ile bu ucuz pazara dâhil oldu, daha öncesinde iftihar duyduğumuz çok iyi bir yazardı.) benzer yazarlarla dalga geçiyor, yani bir manada onları “çoktan ölmüş eserler mezarlığına” gömüyor. 


   Geçen yıl Ordu’da, Şair Müslim Çelik’e, "Edebiyat sanat ortamında her zaman bir iki iyi adam vardır." demiştim. Müslüm de bana “Bir ikiden daha fazladır.” diye cevap vermişti. 

   Adalet Terazisi doğru tartan Enis Bey, Mustafa Durak Hocamız gibi hatırladım. Edebiyatın sıhhati ve yetkinliği için daha çok sayıda “Muhalefet Şerhi”.

* Ulysses. James Joyce. Türkçesi Nevzat Erkmen. Redaksiyon: Enis Batur. YKY. 13. baskı

* İntihar Etmiş Bir Taşra Berberinin Şiir Kitabı ve Önsözü,
Polat Onat, Komşu Yayınları, 2012

          HÜSEYİN AVNİ CİNOZOĞLU
          10 Ekim 2013 / Safranbolu


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder