27 Mayıs 2014 Salı

16 Mayıs 2014 Cuma

Sana Söyleyeceklerim Var Anne (Mektup)


     Anneler günü hediyesi olarak anneme yazdığım mektup, 
E Yayınları tarafından yayınlanan 
"Sana Söyleyeceklerim Var Anne" 
adlı mektup seçkisinde yer aldı. 
Aşağıda bu mektubumu paylaşıyorum. 

     Bu kitabı hazırlayan Özlem Çetinkaya'ya teşekkür ederim.   


            Sevgili Anneciğim,

            Bu sana yazdığım son mektup… Sana ilk mektuplarımı yatılı lisede okurken yazmıştım. Üniversite yıllarımda ve askerlik dönemimde de az da olsa yazmaya devam ettim. Sonra teknolojinin hayatımıza soktuğu telefonların meydana getirdiği rahatlıkla yavaş yavaş kestim mektuplarımı.

            Anneciğim, 

            Sana 2003 yılında, yani 11 yıl önce, yine gurbetteyken, Elazığ’da veteriner teknisyen olarak çalışırken yazdığım bir mektup ise halen eline ulaşmadı. PTT’nin açmış olduğu “2023 Yılına Mektup” kampanyasına katılmış ve sana hitaben 3 - 4 sayfalık bir mektup kaleme almıştım. O mektupta neler yazdığımı şimdi tam hatırlamıyorum ama çokça umuttan ve yaşama sevincinden bahsetmiştim galiba. Seninle 2023 yılına sağ salim ulaşabilirsek, 2003’teki duygularımla yazdığım o mektubu elimize alıp neşeyle okur, tatlı tatlı gülüşürüz inşallah.

            Çok sevdiğim yazar Ali Çolak’ın kıymetli annesinin, bir gün oğluyla konuşurken “Birbirimizi görmeden yaşlanıyoruz.” dediğini okumuştum bir yazısında. Bu söz epeyce sarsmıştı beni. Geçen gün aynaya baktığımda, zaten epeyce seyrelmiş saçlarımın arasında kendini göstermeye başlayan beyazlıkları fark edince, bu derin söz hatırıma düştü. “Biz de birbirimizi görmeden yaşlanıyoruz be anacığım.” Ben daha senin o güzel saçlarındaki beyazlara bile alışamamışken, kendi saçlarımın beyazlıklarını görüyorum ya, zamanın bu yıpratıcı hızı karşısında hüzünlenmeyeyim de yapayım, sen söyle?

            Şimdi bazen düşünüyorum ve soruyorum kendi kendime; "Bu fani hayat, benim tatlı anneme, fazlasıyla layık olduğu güzellikleri sunmakta neden bunca cimri davrandı?" diye. Çünkü sen her zaman herkese karşı, fazlaca samimi ve yürekten cömert yaşadın. “Can çıkar huy çıkmaz.” demiş atalarımız. Geri kalan ömrünü de aynı doğrultuda geçireceğinden hiç kuşkum yok.

            Senin şüphesiz hak ettiğin tüm mükemmelliklere, yeterince sahip olamaman çok da yıpratmıyor beni. Neden dersen, ölümden sonrası yaşanacak başka bir dünyaya inanıyorsak, ki şüphesiz inanıyoruz, o halde bu dünyada çektiğin tüm sıkıntı ve haksızlıklara karşılık, o cennetin en güzel köşklerinden birinin, sonsuza dek sana ait olacağına ben yürekten inanıyorum.

            Herneyse... Kalemden neler döküldü görüyor musun anne? Sana hitaben yazılan her satır böyle hüzünlü olmak zorunda mı, inan ki bilmiyorum. Bu hüznün belki de en önemli nedeni, ömrüm boyunca senin gülümsediğini çok az görmemdir. Belki yüzlerce fotoğrafın var bende, ama o kadar azında gülümsemişsin ki… Seni net gülümserken gördüğüm en yakın fotoğraf sekiz yıl öncesine ait. Torunun Meryem’i ilk kez kucağına aldığında gizlice çektiğim bir kare. Oysa gülümsemek sana ne çok yakışıyor bir bilsen ve daha sık gülümsesen…

            Başta da söylediğim gibi, bu sana yazdığım son mektup anne. Çünkü mektup, bir iletişim aracı olarak, günümüz şartlarında tüm geçerliliğini yitirdi. Örneğin benim çocuklarım büyüdükleri zaman, bana hiçbir zaman bir mektup yazmayacaklar. Bunu bilmek acı. Ama zamanın şartlarına uymak zorundayız.

            Satırlarıma burada son verirken, ellerinden hasretle öperim canım anam. Hoşça kal.
                                                        Oğlun
                                                 POLAT ONAT

11 Mayıs 2014 Pazar

Poetik Haber: En Sevgili'ye Bir Demet Çiçek (Nurullah Hiçyılmaz)



EN SEVGİLİ’YE
BİR DEMET ÇİÇEK

      Klasik anlatıların tekdüzeliğinden sıkılan, eskimez his ve düşünceleri yeni bir ses, yeni bir üslupla okumak isteyen tüm okuyucular için kaleme alındı bu çalışma.

   Bu romanın kurgusu içine, Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s) için kaleme alınmış, birbirinden nitelikli 24 şiir yerleştirilmiş.   

   Günlük hayatın içinde gizlenmiş kader planı hakkında benzersiz bir kitapla karşı karşıyayız: “En Sevgili’ye (s.a.s) Kelimeden Çiçekler”

   Birbirinden farklı on iki kişinin yollarının sıra dışı bir kitapta kesişmesi, her yaş ve hayat tarzından insanların En Sevgili’nin (s.a.s.) etrafında toplanabilmesini etkileyici bir kurgu ve sürükleyici bir anlatımla sunuyor bu eser.

   Hikâye ve şiirler ile örülen, her bir ilmiğin ayrı bir önem taşıdığı, dikkatle okunması gereken şaşırtıcı bir kitap okumak isteyenler için: 
Polat Onat’ın kaleminden… “En Sevgili’ye Kelimeden Çiçekler”

      Nurullah Hiçyılmaz





4 Mayıs 2014 Pazar

İsimlerinden Dolayı Cinsiyetlerini Yanlış Bildiğim Edebiyatçılar


Harper Lee'nin "Bülbülü Öldürmek" romanını yıllar önce üniversitede okurken, fakülte kütüphanesinden temin edip okumuştum. Bitirdiğimde "Adam hakikaten güzel roman yazmış" diye düşünmüştüm. Yıllar sonra okuduğum bir gazete haberindeki fotoğrafı sayesinde öğrendim ki, Harper Lee meğer bir bayanmış.


Elazığ'da veteriner teknisyenlik yaparken, edebiyat öğretmeni bir arkadaşımın ödünç verdiği bir kitapla tanıştım Rainer Maria Rilke şiirleriyle. Seçme şiirlerin derlendiği kitabı bitirdiğimde "Kadın muazzam şiirler yazmış" yorumunda bulunmuştum. Yıllar sonra bir ansiklopediye göz atarken Rainer Maria Rilke'nin fotoğrafına tesadüf edince, bu şairin kadın değil erkek olduğunu anlamıştım. İsmindeki çağrışım cinsiyet konusunda yanıltmıştı beni.   


İngeborg Bachmann'ın adına ve şiirlerine ilk kez bir edebiyat dergisinde tesadüf etmiştim gençlik yıllarımda. Adının bende uyandırdığı çağrışımla erkek sanmıştım. Yıllar sonra, cinsiyetinin kadın olduğunu öğrendim bu değerli şairin.


Nobel ödüllü yazar Toni Morrison'u da adı dolayısıyla erkek sanıyordum. Geçtiğimiz yıl televizyondaki bir edebiyat programını izlerken yazarın kadın olduğu gerçeğiyle yüzleştim.

******

BİRKAÇ TANE DE TÜRK EDEBİYATINDAKİ İSİMLERDEN ÖRNEK VEREYİM:

Bilge Karasu 
(Kadın sanıyordum, meğer erkekmiş)


Tezer Özlü 
(Erkek sanıyordum, meğer kadınmış)


Özge Dirik 
(Kadın sanıyordum, meğer erkekmiş)


Cahit Uçuk 
(Erkek sanıyordum, meğer kadınmış)


Şükran Kurdakul 
(Kadın sanıyordum, meğer erkekmiş)


Selçuk Baran 
(Erkek sanıyordum, meğer kadınmış)


Günel Altıntaş 
(Kadın sanıyordum, meğer erkekmiş)