ADI NEDENİYLE
CİNSİYETİ YANLIŞ BİLİNEN YAZARLAR
Genel
itibariyle bir insanın ismi, o kişinin cinsiyeti konusunda hemen hemen kesin
bir kanaat verir. Bazen toplumuzda İsmet, Deniz, Özgür, Ayhan, İlkay, Yaşar, Ümit,
Yüksel vb. gibi hem erkeklerde, hem kadınlarda kullanılabilen isimlere
rastlansa da, bu adlar çok yaygınlaşmamıştır. Çünkü kültürümüzde çoğunlukla,
eril karakterli isimler ile dişil özellikli adlar net çizgilerle birbirinden
ayrılmıştır.
Yazarları
genellikle kitaplarından ve eserlerinden tanırız. Aşırı bir popülerliğe sahip
değillerse genellikle edebiyatçıların yüzlerini ve resimlerini görmeyiz.
Dolayısıyla isimlerinin ya da yazdıklarının çağrışımlarıyla cinsiyetlerini
yanlış bilebiliriz.
Yıllar önce
üniversitede okurken Harper Lee'nin
"Bülbülü Öldürmek" romanını okumuştum. Kitabı bitirdiğimde çok
beğenmiş ve "Adam hakikaten esaslı roman yazmış." diye düşünmüştüm.
Bir süre sonra bir gazete haberindeki fotoğrafı sayesinde öğrendim ki Harper
Lee meğer bayanmış.
Edebiyat
öğretmeni bir arkadaşımın ödünç verdiği bir kitapla tanıştım Rainer Maria Rilke şiirleriyle. Seçme
şiirlerin derlendiği kitabı bitirdiğimde "Kadın doğrusu muazzam şiirler kotarmış."
yorumunda bulunmuştum. Yıllar sonra bir ansiklopediye göz atarken Rainer Maria
Rilke'nin fotoğrafına tesadüf edince, bu şairin kadın değil erkek olduğunu
anlamıştım. İsminin bende oluşturduğu çağrışım şairin cinsiyeti konusunda beni yanıltmıştı.
İngeborg Bachmann'ın adına ve
şiirlerine ilk kez bir edebiyat dergisinde tesadüf etmiştim gençlik yıllarımda.
Yazarın adının benim zihnimdeki oluşturduğu ilk imgesiyle İngeborg Bachmann'ı epeyce bir süre erkek
sanmıştım. Seneler sonra, Paul Celan ile mektuplaşmalarını aktaran kitap tesadüfen
elime geçince, İngeborg Bachmann'ın kadın olduğunu öğrenmiştim.
1993
yılında Nobel edebiyat ödülü kazanan yazar Toni
Morrison'u da adı dolayısıyla erkek sanıyordum. Ve bu konuda hemen hemen
emindim. Geçtiğimiz yıl televizyonda yayınlanan bir edebiyat programını
izlerken, görüntüsü ekrana gelince, Toni Morrison'un kadın olduğu gerçeğiyle
yüzleştim. Ve doğrusu epeyce şaşırmıştım.
Kırmızı
Leke adlı romanı sinemaya da başarılı şekilde uyarlanmış Nathaniel Hawthorne adlı ünlü Amerikalı yazarı, ince nazik bir
bayan sanırken, internette, pala bıyıklı sert bir adamın fotoğrafıyla
karşılaşmak beni şok etmişti.
"Bir
Son Duygusu" adlı kitabıyla dikkatimi çeken, çağdaş İngiliz roman yazarı Julian Barnes'i de genç bir kadın
sanıyordum. Meğer ki yaşlı bir adammış kendisi.
Natüralizm
akımının öncüsü, ünlü Fransız yazarlardan Emile
Zola'nın adının, bizim dilimizde sıkça kullanılan "Emine" ismini
bana çağrıştırması nedeniyle,çocukken, uzun süre yazarın kadın olduğunu
düşünmüştüm. Sonraları, bu vahim hatamı anlayıp, Emile Zola'nın erkek olduğu
gerçeği ile yüzleştim.
Dünya
edebiyatından verdiğim bu örneklerden sonra biraz da Türk edebiyatından örnekler
sunayım:
Ülkemizin
değerli öykü ve roman yazarı Bilge
Karasu'yu uzun yıllar boyunca bir kadın sanmıştım. Sonradan Bilge
Karasu'nun erkek olduğunu öğrenince, bu cehaletimden dolayı epeyce utanmıştım.
Yine çok
kıymetli bir yazar olan Tezer Özlü'yü
erkek sanıyorken, yazarın kadın olduğu gerçeğini yüzüme vuran, edebiyat
dergisinde gördüğüm bir fotoğraf, beni çokça şaşırtmıştı.
Genç şair Özge Dirik'in şiirlerini ikibinli
yılların başlarında dergilerde ilgiyle takip ederken, onun bir kadın olduğu
konusunda bir tereddüdüm yoktu. Ta ki 2004 yılında bir gazetede genç şair Özge
Dirik'in intihar ederek hayatına son verdiği haberini okuyana kadar. Bu üzücü
haberin fotoğrafında bir kadın değil, yakışıklı genç bir adamın vesikalık
resmini görünce epeyce sarsılmıştım.
Değerli
yazar Cahit Uçuk'un 1968 yılında bir
okuruna imzaladığı "Dikenli Çit" romanına bir sahafta denk gelince
satın almıştım ve ilgiyle okumuştum. Tanığım ve bildiğim bütün Cahit'ler erkek
olduğu için doğal olarak, onu da erkek sanıyordum. Dikenli Çit romanını
beğendiğim için yazarın hayatını internette araştırmak istedim. Ve şaşırtıcı
sonuç, Cahit Uçuk bir adam değil, şık giyimli, yaşlı bir hanımefendiydi.
Şiirimizde
önemli bir yeri olan şair Şükran
Kurdakul'u isminin çağrışımı nedeniyle bayan sanıyordum. Uğradığım kitapçıda
şiir rafını karıştırırken "Seçme Şiirler" kitabının kapağında yer
alan, düşünceli, beyaz saçlı adam fotoğrafı, Şükran Kurdakul'un erkek olduğu
gerçeğini bana öğretti.
Şair Ece Ayhan'ın ve şair Ülkü Tamer'in isimleri net bir şekilde bayan
adını çağrıştırsa da, sanatçıların popülerliği nedeniyle resimlerini yıllardır
sık sık gördüğüm için, Ece Ayhan'ın da, Ülkü Tamer'in de erkek olduğunu zaten hep
biliyordum.
Felsefeci yazar
Nermi Uygur'u kadın sanıyordum...
Meğer erkekmiş.
Şair Müştak Erenus'u kadın sanıyordum...
Meğer erkekmiş.
Yazar Selçuk Baran'ı erkek sanıyordum...
Meğer kadınmış.
Sinema
yazarı Alin Taşçıyan'ı erkek
sanıyordum... Meğer kadınmış.
Şair Özgen Seçkin'i kadın sanıyordum...
Meğer erkekmiş.
Yazar Tuna Kiremitçi'yi kadın sanıyordum...
Meğer erkekmiş.
Şair Günel Altıntaş'ı kadın sanıyordum...
Meğer erkekmiş.
Eleştirmen Deniz Berat'ı kadın sanıyordum... Meğer
erkekmiş.
Şair Tozan Alkan'ı kadın sanıyordum... Meğer
erkekmiş.
Yazar Gürsel Korat'ı kadın sanıyordum...
Meğer erkekmiş.
Şair Sunay Akın'ı kadın sanıyordum... Meğer
erkekmiş.
Sinema
yazarı Burçin S. Yalçın'ı kadın
sanıyordum... Meğer erkekmiş.
Şair Süreyya Evren'i kadın sanıyordum...
Meğer erkekmiş.
Yazar Yağmur Atsız'ı kadın sanıyordum...
Meğer erkekmiş.
Yazar Tanşuğ Bleda'yı kadın sanıyordum... Meğer erkekmiş.
Şair Berin Taşan'ı kadın sanıyordum... Meğer erkekmiş.
Yazar Tanşuğ Bleda'yı kadın sanıyordum... Meğer erkekmiş.
Şair Berin Taşan'ı kadın sanıyordum... Meğer erkekmiş.
Ve bu
yazıyı yazarken, bir arkadaşım, "Berna
Moran'ı sakın unutma!" hatırlatmasında bulundu. Benim için bu
bağlamdaki şimdilik son sürpriz de bu oldu. Türkiye'deki modern edebiyat
eleştirisinin öncülerinden Berna Moran'ı ben hep, yaşlı, gözlüklü, şişmanca bir
kadın olarak hayal etmiştim. Heyecanla google'a girip Berna Moran görsellerine
baktım. Bir jön edasıyla saçlarını yana taramış, ihtiyar ve yakışıklı bir adam,
bana hınzırca gülümsüyordu...
POLAT ONAT
Eylül 2014 / Batman
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder