Kıyamete Son 99 Gün'ü Okudum
Murat Gil
Şair
ve yazar Polat Onat'ın son romanı Kıyamete Son 99 Gün elime geçer geçmez
-sanatçının önceki kitaplarını okumuş biri olarak- elimde tuttuğum kitabın son
dönemin fantastik ögelerle okuru yakalama derdine düşmüş, sanatsal değer
kaygısı taşımayan yapıtlarından olmadığını düşünmeye inatla devam ettim.
Doğruyu söylemek gerekirse bu düşüncemin aksine kitabın kapağı, başlığı ve
kitap arkası tanıtım yazısı kitaba dair başta belirttiğim "okur avcısı
roman"ın habercisi gibiydi.
Onat,
cesur bir yazar. Daha ilk romanı "İntihar Etmiş Bir Taşra Berberinin Şiir
Kitabı ve Önsözü"nde dahi ağır, poetik bir bildiriyi romanına
yedirebilecek kadar gözünü budaktan esirgemeyen cinsten hem de. Okurun ilgisini
canlı tutmanın türlü yollarını bilmesine rağmen kafasındakini kağıda dökmekten
sakınmayan bir sanatçı. Sade düzyazı da mı? Elbette hayır. Onun
"Son" ve "İhtiyarın Vefatı" şiir kitaplarını okuyanlar da
dünyaya bakışının ne kadar derinlikli olduğunu hatırlayacaklardır.
Sözün
özü, yazarın üslubunu az çok tanıyan benim için, kitapta salt merak duygusunu
kamçılayacak, okuru roman sonlanana değin olaylar sarmalıyla kitaba
tutunduracak bir öykü bulmayacağım sürpriz değildi. Buradan kitabı edinip
okuyacaklar için belirtmeli ki, kitap boyunca yazarın aforizma niteliği
taşıdığı aşikâr pek çok felsefi belirlemeyle karşılaşacak, bunların bütünüyle
bir portre oluşturma kaygısı taşıdığına şahit olacaksınız.
Dünyanın
sonunun belirli oluşu nereden bakarsanız bakın başlı başına ilgi çekici bir
temadır. Bu tema üzerine eğilmeyi bugüne kadar onlarca sanatçı denedi. Hem
yerli hem yabancı ürünler hâlâ hafızalarımızda. Dünya'ya günbegün yaklaşan bir
meteor, iklimin aniden değişimi, olağan dışı bir virüs salgını vb. sebeplerle
dünyanın sonunun gelişi, bir başka deyişle son nefesin belli oluşu; sonu belli
bir kurguya vesile olsa da akıbetin ne şekilde olabileceğine dair merak, bu tip
fantastik romanlarda okurun ilgisini fazlasıyla çekiyor. Buradaki kilit nokta,
yazarın kolaya kaçıp yalnızca bu merak ögesine yaslanmayışında. Onat'ın bu
kolaycılığa kaçmadığını söyleyebilirim.
Roman
son 99 gün boyunca günlük tutan, hayata tutkuyla bağlı olmadığını iddia eden
varlıklı bir entelektüelin gözünden dünyanın sonuna gidişi anlatıyor. Baş
karakter, bilim adamlarının dünyanın sonuna -bir mucize gibi- 98 değil de
99 gün kaldığını söylemelerinin verdiği ilhamla önceleri sürekli ertelediği
Allah'ın doksan dokuz ismine tek tek şiir yazma projesini hayata geçirmeye
karar veriyor.
Polat
Onat, kitap boyunca 2030'un dünyasına dair hayal gücünü kelimelere dökmüş.
Açıkçası bunca yakın bir tarih; bireysel hava araçları, siber devletlerin
varlığı, robotların insan hayatına hükmetmeye başlaması, adalet sistemi,
gastronomiye dair belirlemeler ile kitabın gerçekçiliğine ters düşmüş. Kitap
boyunca kurguya dair rahatsızlığını hissettiğim tek nokta bu oldu. Bu pek tabii
benim görüşüm.
Kitap
haliyle 99 parçadan oluşuyor ve her bir parça Allah'ın 99 ismine (Esma'ül
Hüsna) ithaf edilen şiirlerden oluşuyor. Bu 99 parça boyunca dünyaya hakim olan
kaos ve baş karakterin iç dünyasındaki gelgitler başarıyla okura sunulmuş.
Yazarın iç dünyası ve yaşama bakışı ön planda olmasına rağmen şeytani güçlerin
devreye girişi ve yazarı bir kabus gibi girdabına alan gizemli cinayetler okuru
kitaba zincirleyecektir. Üslup bakımından okunurluğu rahat bir kitap Kıyamete
Son 99 Gün ve okur kısa sürede kitabı sonlandıracaktır.
Entelektüel
okur, hayatını disipline sokmak için dünyanın sonunun gelmesini bekleyen o
varlıklı entelektüelde kendini bulacaktır diye düşünüyorum. Polat Onat'ın
başardığı önemli işlerden biri bu. İki büyük romanında da aydın sorunsalını
farklı biçimlerde çok etkileyici bir biçimde duyumsattı. Birinde taşraya
hapsolmuş bir berber ile diğerinde dünyanın son gününe kendince kutsal bir
yaratım derdine düşmüş varlıklı bir entelektüel ile...
Bir
hiçliğe gittiğini bile bile projesini hayata geçirmeye uğraşan yazarımızın bu
çabasına saygı duyacaktır Kıyamete Son 99 Gün romanının okuru. Tıpkı yazarın
yirminci günün sonunda keşfettiği "Ne yazık ki zaman geçmiyormuş,
evet ciddiyim, zaman geçmiyor. Geçen biziz. Biz insanlar" düşüncesine
katılacağı gibi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder