DAĞLARCA’NIN EVRAK-I METRUKESİ
Gelmiş
geçmiş en büyük Türk şairlerinden biri olan Fazıl Hüsnü Dağlarca bu dünyadan
ayrılalı yaklaşık altı sene oldu. 1914 yılında doğan Dağlarca, bugün yaşasaydı
100 yaşında olacaktı. 1933 yılında 19 yaşındayken İstanbul Dergisinde yayımladığı
“Yavaşlayan Ömür” adlı ilk şiirinden, 18 Aralık 2008 tarihinde hastanede
yazdığı “İkinci Anne” adlı son şiirine kadar, aralıksız 75 yıl boyunca şiir
yazan ve irili ufaklı 114 kitaba imza atarak, birçok uluslararası ödülün de
sahibi olan velut şair, arkasında sanatsal verim açısından doldurulması çok güç
bir boşluk bırakmıştı.
Şairin
ölümünden bu yana geçen sürede, Ahmet Soysal’ın, Yasemin Arpa’nın ve Türkan
Yeşilyurt’un kaleme aldığı yapıtlar haricinde, Dağlarca hakkında ciddi bir çalışma
ortaya konmamasını edebiyatımız adına büyük bir eksilik olarak görüyordum.
Kültür sanat değerlerine önem veren bir ülkede yaşasaydı hakkında onlarca cilt
kitap yazılması muhtemel böyle muazzam bir şair için hazırlanmış yeni bir
kitapla karşılaşmak ise bana tarifsiz bir heyecan verdi: “Fazıl Hüsnü Dağlarca
Günlüğü”
Ertan
Mısırlı'nın yazdığı, son derece zengin içeriğe sahip bir çalışmayla
karşı karşıyayız. 327 sayfalık bu nitelikli kitapta neler yok ki! Adeta Dağlarca’nın bir
ayakkabı kutusunda sakladığı evrak-ı metrukesini inceliyormuşçasına merakla
sayfaları karıştırdığımı itiraf etmeliyim. Şairle yapılmış ve yayınlanmamış
röportajlar, capcanlı hatıraları betimleyen anılar, şair dostlara gönderilen ve
cevaben alınan mektuplar, şaşırtıcı anekdotlar, yayımlanmamış elyazısı şiirler,
sorulmamış sorular, solgun siyah beyaz fotoğraflar… Kısacası, her sayfası,
edebiyat tarihine ilgi duyan okurları şaşırtma ve sevindirme potansiyeli
taşıyan bir yapıt “Fazıl Hüsnü Dağlarca Günlüğü”.
Dağlarca, bu
kitabı hazırlayan Ertan Mısırlı’ya çocukluğundan başlayarak, hayatının önemli
dönemeçlerine ilişkin çarpıcı bilgiler vermiş. Bu vesileyle Fazıl Hüsnü’nün
yeterince ayrıntılı bilinmeyen biyografisi hususunda ilk elden doyurucu
bilgiler öğreniyoruz. Ayrıca Enis Batur’un yirmi yaşındayken şaire yazdığı
mektuplar, Cemal Süreya’nın Paris’ten yolladığı mektup, Tahsin Saraç’ın
samimiyet yüklü mektupları gibi onlarca önemli yazışmayı okumak güzel bir
deneyim oluşturuyor.
Ayrı bir
bölüm halinde, Dağlarca’nın otuzlu yıllarda elyazısıyla Osmanlıca yazılmış ve
hiçbir yerde yayımlanmamış yirmi dört tane şiiriyle karşılaşmak ise muazzam bir
sürpriz oluyor doğrusu. Kitabın en sonundaki fotoğraf albümü de zengin bir görsel
arşiv sunmuş okurlara.
Fazıl Hüsnü
Dağlarca’nın yaklaşık seksen yıl önce yazdığı ve ilk kez bu kitapla gün yüzüne
çıkan bir şiirini paylaşarak yazımı bitirmek isterim:
DUA
Bu tanrı yolunda en güzel şeyim,
Bazen rüzgâr bazen yıldız ışığı
İmanın karanlık gecesindeyim
Şimdi bütün zaman yıldız ışığı
Allahım, duamı söyler havaya,
Ağlarım ruhuma doğmayan aya,
İndikçe beni sarmaya,
Eser yıldızlardan yıldız ışığı
Gökler benim oldu duama bedel,
Koptu varlık denen, ölüm denen tel
Ne kadar samimi, ne kadar güzel,
Ellerime yağsan yıldız ışığı
Fazıl Hüsnü DAĞLARCA
(30 Mart 1936)
Ertan Mısırlı, "Fazıl Hüsnü Dağlarca Günlüğü" sayfa: 273
POLAT ONAT / 13 Nisan 2014
POLAT ONAT / 13 Nisan 2014
Dağlarca ve Ertan Mısırlı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder