15 Ekim 2012 Pazartesi

Dağlarca'nın Şairlere Verdiği Son Öğütler

www.gercekedebiyat.com sitesinden alınmıştır.

Fazıl Hüsnü Dağlarca, Temmuz 2004 yılında  TRT'de yayınlanan -şair Birhan Keskin'in danışman olduğu- bir edebiyat programında şiiri üzerine daha önce bilmediğim önemli vurgular yapmıştı.

Gelecek kuşaklara şiirinin gizini vermek istermişçesine konuşmasının arasında bunları söylemiş ve ben de -şair olmadığım halde- not almıştım. Bilgisayarımda geçen gün tesadüfen rastladığım bu konuşmayı her okuduğumda zengin deneyi ve imgesel gücü karşısında ürperiyorum.

Ölümünün 4. yılında bu öğütleriyle onu anıyoruz.

Ahmet YILDIZ

*******************************************************************

* İnsanın şiirleri insanın alınyazısıdır. İsteseniz de istemezseniz de size kendilerini yaşatırlar.
  
* Şiiri seversen şiir de seni sever.

* Gerçek şiir büyük bir coğrafya ve tarihtir. Önceyi, bugünü ve sonrayı da kapsar.

* Asıl şiir, beyindeki değişik katmanların birbirini anlamasıdır.

* Dağa göre ben uzanamam, uzanamaz dağ bana göre.

* Şair adayları sürekli şiir yazmalı ve hemen çöpe atmalılar. Bu yalnızca parmakları alıştırmak içindir.

* (Sağ elini Camoka’nın -Yoksa kedi adam Danyal Topatan’ın mı?- pençesi gibi kaldırdı ve tırnaklı parmaklarını oynatarak): Ben bir şiir yazarken ölsem bile, öldükten sonra bu parmaklarım şiiri tamamlar!

* Türkçe muazzam bir dünyadır. Çok başka bir şeydir. Körlere ben kör demem, sağırlara sağır; kim ki konuşması gereken yerde güzel Türkçeyi kullanmaz da susar ya da Arapça, Farsça konuşur; ki onlar yaşamlarını yok etmişlerdir. (Burada, Türkçeden söz ederken sağ gözü sulandı gibi. Sanki ağlıyordu.)

* Bir şair ne kadar şiir yazsa yazmadıkları da o oranda birikir.

* Büyük şiir, Türkçenin dibine varmaktır.

* Çünkü Türkçe daha dokunulmamış bir gömüdür.

* Hangi ülke dile el atmış ve çözmüşse o uygar olmuştur. Uygarlığı dil ile birlikte ele almak gerekir.

* Cemal Süreya benim şiirimi ikiye ayırmış. Sezgi dönemi, akıl dönemi. Tabi benim için iyi duygularla bir şeyler söylemiş. Oysa benim şiirimde akıl makıl yoktur! Bir otun ne kadar aklı varsa o kadar aklı vardır. Benim şiirimde yaşamın doğallığı vardır. Ben bir bitkiyim. Bir ağacım. Yeşil, sarı, kahverengi filan olurum. 

* Ben bir ağaçtan başka bir şey değilim. Yemin ediyorum.

* Doğadaki bütün yaratıklarla ben eşitim.

* Bana öyle geliyor ki artık şairlerimiz şiir dışında başka şeyleri şiir sayıyorlar. Anlamsız şeylerle kendilerini oyalıyorlar. Evet şiir gazete yazısı gibi kolay değildir. Ama bir anlam taşımalıdır. İki üç hecenin tezatıyla şiir orijinal olmuyor. O dili, o sözcüğü konuşan halkının ekmeğiyle, yeryüzüyle ilgili olmalıdır.

* Şiir bir duyarlılıktır ama elden geçerken bir teknik kazanır.

* Çünkü yalnızca bir otobüs şoförü olmak, direksiyon kullanmak şair olmak için yetmez. Dağılmış bir motorun parçalarını bir araya getirecek teknik yetkinlikte olmalıdır.

* Bir şairin yaşama kültürü, bir şairin sözcüğü büyük anlamda kullanmasına yardımcı olur; kendini yinelemeden kurtulur.

* Sözcükler o kadar önemlidir ki, onunla bir uygarlık kurulur. İmgelemsiz bir uygarlık kurulamaz.

* Bundan binlerce, on binlerce yıl önceki ilk şairler ayı övmüştür, yıldızlardan söz etmiştir. Bugün uygarlık aya gitmiştir, yıldızlara gitmiştir.

* Sözcükler uygarlığın ilk adımıdır.

* Bilim bile dilden doğar!

* Kitaplarım bir dize gibidir. Hepsi birlikte okunursa bir şiir eder.

* Eskiden elle dizilen matbaalar vardı. Ben büyük bir baskı makinesiyim. Evren harf harftir.

* Gündüz hep şiire çalışırım. Gece olur. Ama ayrılmak istemem. Uyumak istemem. Gece de onunla yaşamak isterim. Sabaha kadar şiirle olurum, ona çalışırım çoğu kez.

* Benim maddemi, ağırlığımı tartsalar şiir çıkar!

 Fazıl Hüsnü DAĞLARCA

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder