www.gercekedebiyat.com sitesinden alınmıştır.
Fazıl Hüsnü Dağlarca, Temmuz 2004 yılında TRT'de
yayınlanan -şair Birhan Keskin'in danışman olduğu- bir edebiyat
programında şiiri üzerine daha önce bilmediğim önemli vurgular yapmıştı.
Gelecek kuşaklara şiirinin gizini vermek istermişçesine
konuşmasının arasında bunları söylemiş ve ben de -şair olmadığım halde- not
almıştım. Bilgisayarımda geçen gün tesadüfen rastladığım bu konuşmayı her
okuduğumda zengin deneyi ve imgesel gücü karşısında ürperiyorum.
Ölümünün 4. yılında bu öğütleriyle onu anıyoruz.
Ahmet YILDIZ
*******************************************************************
* İnsanın şiirleri insanın alınyazısıdır. İsteseniz de
istemezseniz de size kendilerini yaşatırlar.
* Şiiri seversen şiir de seni sever.
* Gerçek şiir büyük bir coğrafya ve tarihtir. Önceyi, bugünü
ve sonrayı da kapsar.
* Asıl şiir, beyindeki değişik katmanların birbirini
anlamasıdır.
* Dağa göre ben uzanamam, uzanamaz dağ bana göre.
* Şair adayları sürekli şiir yazmalı ve hemen çöpe
atmalılar. Bu yalnızca parmakları alıştırmak içindir.
* (Sağ elini Camoka’nın -Yoksa kedi adam Danyal
Topatan’ın mı?- pençesi gibi kaldırdı ve tırnaklı parmaklarını oynatarak): Ben
bir şiir yazarken ölsem bile, öldükten sonra bu parmaklarım şiiri tamamlar!
* Türkçe muazzam bir dünyadır. Çok başka bir şeydir. Körlere
ben kör demem, sağırlara sağır; kim ki konuşması gereken yerde güzel Türkçeyi
kullanmaz da susar ya da Arapça, Farsça konuşur; ki onlar yaşamlarını yok
etmişlerdir. (Burada, Türkçeden söz ederken sağ gözü sulandı gibi. Sanki
ağlıyordu.)
* Bir şair ne kadar şiir yazsa yazmadıkları da o oranda
birikir.
* Büyük şiir, Türkçenin dibine varmaktır.
* Çünkü Türkçe daha dokunulmamış bir gömüdür.
* Hangi ülke dile el atmış ve çözmüşse o uygar olmuştur.
Uygarlığı dil ile birlikte ele almak gerekir.
* Cemal Süreya benim şiirimi ikiye ayırmış. Sezgi dönemi,
akıl dönemi. Tabi benim için iyi duygularla bir şeyler söylemiş. Oysa benim
şiirimde akıl makıl yoktur! Bir otun ne kadar aklı varsa o kadar aklı
vardır. Benim şiirimde yaşamın doğallığı vardır. Ben bir bitkiyim. Bir ağacım.
Yeşil, sarı, kahverengi filan olurum.
* Ben bir ağaçtan başka bir şey değilim. Yemin ediyorum.
* Doğadaki bütün yaratıklarla ben eşitim.
* Bana öyle geliyor ki artık şairlerimiz şiir dışında başka
şeyleri şiir sayıyorlar. Anlamsız şeylerle kendilerini oyalıyorlar. Evet şiir
gazete yazısı gibi kolay değildir. Ama bir anlam taşımalıdır. İki üç hecenin
tezatıyla şiir orijinal olmuyor. O dili, o sözcüğü konuşan halkının ekmeğiyle,
yeryüzüyle ilgili olmalıdır.
* Şiir bir duyarlılıktır ama elden geçerken bir teknik
kazanır.
* Çünkü yalnızca bir otobüs şoförü olmak, direksiyon
kullanmak şair olmak için yetmez. Dağılmış bir motorun parçalarını bir araya
getirecek teknik yetkinlikte olmalıdır.
* Bir şairin yaşama kültürü, bir şairin sözcüğü büyük
anlamda kullanmasına yardımcı olur; kendini yinelemeden kurtulur.
* Sözcükler o kadar önemlidir ki, onunla bir uygarlık
kurulur. İmgelemsiz bir uygarlık kurulamaz.
* Bundan binlerce, on binlerce yıl önceki ilk şairler ayı
övmüştür, yıldızlardan söz etmiştir. Bugün uygarlık aya gitmiştir, yıldızlara
gitmiştir.
* Sözcükler uygarlığın ilk adımıdır.
* Bilim bile dilden doğar!
* Kitaplarım bir dize gibidir. Hepsi birlikte okunursa bir
şiir eder.
* Eskiden elle dizilen matbaalar vardı. Ben büyük bir baskı
makinesiyim. Evren harf harftir.
* Gündüz hep şiire çalışırım. Gece olur. Ama ayrılmak
istemem. Uyumak istemem. Gece de onunla yaşamak isterim. Sabaha kadar şiirle
olurum, ona çalışırım çoğu kez.
* Benim maddemi, ağırlığımı tartsalar şiir çıkar!
Fazıl Hüsnü DAĞLARCA
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder