DEĞİRMEN’İN ÖĞÜTEMEDİĞİ DERGİLER
Edebiyat dünyasının ve
aktörlerinin tarihselliği içindeki gelişim ve dönüşümünü dergilerin oluşturduğu
vasat içinde gözlemlemeyip, salt kitaplar çerçevesinde ele alsaydık büyük
ihtiyaç duyduğumuz bütünsel perspektif şüphesiz net olarak ortaya
çıkamayacaktı. Geçmişten günümüze dek, okul olma işlevini hep önemli bir görev
olarak taşımış olan nitelikli dergiler, genel itibariyle dağıtım ve okura
ulaşma bağlamında kimi sorunlarla boğuşsa da, yine de kalitelerinden taviz
vermeden özveriyle yayımlanmaya devam ediyorlar.
Rüstem Budak yönetiminde
istikrarlı ve düzeyli şekilde yayın hayatını sürdüren Değirmen Dergisi
29-30-31. sayılarını kapsayan (Ocak – Haziran 2012) “Yüzyılın Dergileri 1900 – 2000” özel sayısında has
dergi okurları için arşiv niteliği taşıyan önemli bir çalışma ortaya koymuş. 440
sayfalık bu hacimli özel sayıda, Türkiye’de kalıcı ekol oluşturma hüviyetini
taşıyan en güçlü ve etkili şiir, edebiyat, düşünce, haber ve karikatür
dergilerinin serüvenleri gözler önüne serilmiş. Çıkış öyküleri, oluşturdukları
etki, meydana getirdikleri düşünsel ve estetik kimlik, savundukları görüşler ve
yayımladıkları manifestolar, bu hususta çoğunluğu önemli bir otorite oluşturmuş
kalemler tarafından anlatılmış, açıklanmış ve analiz edilmiş.
Mustafa Özçelik’in Sırat-ı
Müstakim (Sebilürrreşad) Dergisi’nin tarihçesini, yayın serüvenini ve
politikasını, muhtevasını ve kimlerin yazdığı konusunu ele aldığı çalışması ile
açılıyor Değirmen’in kapısı. Mehmet Özdemir’in Genç Kalemler Dergisi’ni, Sebahattin
Karakoç’un ise Servet-i Fünun Dergisi’ni açımlayan yazılarını okuyarak cumhuriyet
öncesi edebiyatımızın seyri ve temel yönelimleri hususunda fikir sahibi
oluyoruz. Sonrasında kronolojik şekilde, erken cumhuriyet döneminin öncü
dergilerini, çok partili dönemde ses getirmiş dergileri tanıtan yazıları
okuyarak, günümüz Türkiye’sinin düşünsel arka planını oluşturan dergilere dek
uzanıyoruz. Yeri gelmişken, Necati Mert’in “Yansıma ile Hece” ve Lütfi
Bergen’in “Düşünsel Özerkliğin Birikimi” adlı ürünlerine özellikle dikkat
çekmek isterim. En sonda ise Menderes Daşkıran’ın “Yüzyılın Mecrasında
Dergilerin Macerası” adlı toparlayıcı yazısı ve İlyas Dirin’in titizlikle
hazırladığı otuz iki sayfalık “Edebiyat – Düşünce – Kültür – Sanat Dergileri (1929
– 1990) Bibliyografyası” mevcut.
Her biri farklı hedef, ihtiyaç,
yönelim ve poetikalarla doğan kırk sekiz tane dergi söz konusu edilmiş. Şöyle rastgele
karıştırayım isterseniz: Dergah’ta soluklanıp Halkın Dostları ile selamlaşmak,
Edebiyat Ortamı’nın tatlı Mavi’liklerine dalıp Büyük Doğu’dan yüzeye çıkmak, Sombahar’ı
hüzünle anımsayıp Mavera’ya süzülmek, Papirüs’e yazılanlara bakıp Diriliş’e
doğru uzanmak, ruhumuzu doyuran Sızıntı’dan o köklü Varlık’a doğru yönlenmek…
Kolay değildir elbette farklı düşünsel kimlikleri başarıyla taşımış bunca
dergiyi, içselleştirdiğimiz kalıplaşmış ideolojik kabullerimizin uzağında,
mümkün olduğunca objektif algıyla, işte böyle bir araya getirebilmek.
Hece Dergisi tarafından belirli
periyotlarla farklı konularda oluşturulmasına aşina olduğumuz hacimli ve titiz
özel sayı şeklindeki arşivlik ürünlere, Değirmen Dergisi’nin de “Yüzyılın
Dergileri” sayısı ile böylesine güçlü bir katkı yapması bence oldukça önemli. Bahsettiğimiz
dergideki bu özel çalışmanın hiç mi eksikliği yok? Eleştirel ve akademik bir
gözle bakılacak olursa elbette vardır. Ancak ben, taşrada yayın yapan bir
derginin bu ciddi çabasına ancak şapka çıkarılacağı fikrini yeğlerim. Geçtiğimiz
yüzyıldaki ortak zihinsel şablonumuzun ve kültürel bilinçaltımızın oluşmasında,
dahası gelişmesinde, yadsınamaz öneme sahip bu süreli yayınları, hoş bir
tarzda, geçit töreni izlercesine ardı ardına anımsamak keyifli oluyor doğrusu.
Görsellerle zenginleştirilmiş güçlü içerik, zaman tünelinde nostaljik yolculuk
yapıyormuş tadında lezzetli bir okuma serüvenine davet ediyor okurlarını.
POLAT ONAT
12.05.2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder