Ah bir flux olsa..*
Dizeli şiirin tarihsel açmazlarından mı yoksa tam olarak modern-sonrasının getirdiği bir zorunluluktan mı bilinmez -ki aslında bilinir mutlaka, yeni bir olgu ile karşı karşıya olacağız yakında. Bu olgu, daha önce "kolaj" ile ilgili pek kaygı gütmemiş bir dilin edebiyatının geldiği noktada neler yaptığını da bize gösteriyor gibi. Şiir yeterince "sıkıcı" olduğu için, sıkıcı olan tarafın aşındırılması yönünde, şu denenmiş:
"Bunu aşmak için, Türk ve dünya şiirinde geçmişten günümüze uzanan tarihsellik içinde kendine yer edinmiş birçok şiir tekniğini ve formunu, üslup kaygısı gütmeden kendimce yorumladım. Bu kitapta mani de var, görsel şiir de. Garip tarzı şiir de var, düzyazı şiir de. İmge yoğunluklu çalışmalar da var, narrative ürünler de. Ama hepsi de bir amaç örgüsünde kolajlanarak ve bir tuğla işlevi görerek büyük yapıyı yani “İhtiyarın Vefatı”nı oluşturmak amacıyla kullanıldı. Beni bağışlayın, belki biraz cüretkâr bir ifade olacak ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim; bu kitapta her beğeni düzeyindeki ve her estetik anlayıştaki kişi, mutlaka ilgisini çekecek en az birkaç şiir bulacak."
Yine işin içine görsel şiir katıldığı için söyleşiyi bir kenara almak ve "ne demek istedi?" diye sormak durumunda kaldım. Mani ile görsel şiir, dizeli şiirin alanında bir araya gelmek zorunda değildirler. Kaldı ki burada bir ayrım değil, tam tersine bir nevi doku uyuşmazlığı sorunu olduğu da açık. Biri diğerinin daralattığı, kısıtladığı o tarihsel alanın imkansızlıklarını zorlayarak doğmuştur ve Mani gibi arkaik türlere ihtiyacın kalmadığını düşünmektedir. Mani, çok manidar çünkü mani, sözlü kültürün BİM şiiri gibidir, ucuz, ihtiyaca yönelik, süssüz ve her yerde, herkes için bulunan düşüncenin en rafine hali. Ayrıca tarihsel türlerin gerçekten, biçim/içerik dışında bir ilişki ötesinde ne anlam taşıdığını ben şahsen merak ediyorum. Mani, gazel, rubai vb. her tür aslında bir "içerik" de demek değil midir?
Şu var, bir kitabın bu tür uzlaşmalarla iş görüyor olması tuhaf geliyor bana. "Bir amaç örgüsünde kolajlanarak" ne demek bilmiyoruz, çünkü bu bir cinayet romanı değil. Araç ile amaç birbirine böyle bağlanmaya başladığında, insan hani en azından bütün o tartışmaları düşünerek, "nasıl bir araya gelmişler?" diyor. Öyle değil mi? Görsel Şiiri böyle elinle koymuş gibi raftan alıp, manilerin yanına doğru koyabiliyorsan, ne güzel? Ama sanıyorum bunun görsel şiir tartışmasına katkısını kimse sorgulamak istemeyecektir. Kolajın mantığını hiç sorgulamamış, sadece "mozaik" ve "aşure" bilmiş bir kültürden bahsediyoruz. Aşure de özetinde bir nevi kolaj sayılabilir mi? Bana öyle geliyor ki çoğu kişi, kolaj ile aşureyi birbirine karıştırıyor.
Yanlış anlaşılmasın, bu şeyleri bir şekilde aynı kitaba koyma özgürlüğünü çok seviyoruz, fakat, biraz derinde, birbirinden bu kadar ayrı olan şeylerin şairin zihninde retrospektif bir panoromadan öteye gitmediğini de düşünüyoruz. Ve bunu Debord'un "arabulucu aydın" dediği şeyle özdeşleştiriyoruz.
İlkyazın kirazlardan yaptığı neyse/onu mu yapmak istiyoruz şiire?1 Belli değil.. Çünkü neden hep "tutmuş" türler üzerinden yürüyor kafamızda şiir tarihi. Mani'ye takılmayalım, başka ne olabilirdi ki? Sestina? Rondo? Tanka? Kanzon?
1 Neruda'dan iktibas ile..
görsel şiir kitap polat onat söyleşi
*Bu yazı, poetikhars.com sitesinden alınmıştır.
Yazarın eleştirilerinde kimi haklı bulduğum ve katıldığım yönler yok değil.
YanıtlaSilBu yazı konu hakkındaki farklı bir bakış açısını öğrenmem için faydalı oldu diyebilirim, bu vesileyle poetikhars'a teşekkür ediyorum.
Hemfikir olmadığım kısımları ise burada uzun uzadıya açıklamak istemiyorum.
Çünkü eleştirileri eleştirmeyi pek sevmem.