TAŞRADAN GELENLERİN MANİFESTOSU
2013
yılı mayıs ayında Kadir Has Üniversitesinde yapılan "Taşra ve Edebiyat
Sempozyumu"nda sunulan bildiriler, Mesut Varlık'ın hazırlaması sonucu
İletişim Yayınları tarafından "Edebiyatın Taşradan Manifestosu"
adıyla kitaplaştırılarak geçtiğimiz günlerde okurlara sunuldu. Taşra ve sanat
olgusu üzerine kafa yoranların muhakkak ilgisini çekecek zengin bir içeriğe
sahip bu eser, farklı kuşaklardan edebiyatçıların konuyu değişik eksenlerden
ele aldıkları kuşatıcı denemelerden oluşuyor.
Kitap,
sempozyumun nihayetinde, katılımcılar tarafından kaleme alınmış önemli bir
metin olan Edebiyatın Taşradan Manifestosu ile açılıyor. Hazırlayan Mesut
Varlık'ın Önsöz Niyetine yazısının ardından, sempozyumda sunulan çalışmaları
okumaya başlıyoruz. Kerem Işık, Ömer Solak, Abdullah Ataşçı, Asuman Susam, Arın
Kuşaksızoğlu, Vedat Ozan, Nesra Gürbüz, Ethem Baran, Mehmet Said Aydın gibi
başarılı edebiyatçıların yazıları, önemli tespitleri bünyesinde barındıran bir
hüviyete sahip. Taşra gibi epeyce girift, ancak bir o kadar da hafifsenme
potansiyelini barındıran bu sosyokültürel olgu hakkında, zihin açıcı ve
derinlikli yorumlarla karşılaşıyoruz.
Necati
Mert'in otobiyografik ögelerle bezeli, bir nevi lezzetli bir öykü tadını da
ziyadesiyle içeren "Taşra Ötekidir" yazısı ve genç yaştaki Eyüp
Tosun'un anılarının yönlendirmesiyle nostaljik bir anlatımla kotardığı
"Bir Angaralı'nın Taşrasal Günah Çıkarması" adlı ürünü, kitaptaki
diğer çalışmalardan farklı bir noktada konumlanıyorlar.
Şükrü
Erbaş'ın yoğun bir şiirsellik ve lirizm içeren "Yağmur Damlasından Dünyayı
İçmek" adlı kısacık ama vurucu metni ile nihayete eren bu sempozyum
kitabı, hızla metropollere akan bir nüfus yoğunluğuna sahip ülkemizin edebi
serencamını net olarak ortaya koymuş. "Edebiyatın Taşradan
Manifestosu"nda bir okur olarak
eksikliğini hissettiğim en somut olgunun, taşradan metropollere yoğunlaşan göç
dalgalarının, sosyolojik değerlendirmeler ışığında toplumsal katmanlara yayılan
uyuşmazlıklarının, cumhuriyet dönemi romanlarındaki karakterlere yansımalarına
yeterince değinilmemesi olduğunu belirtebilirim.
"Taşra"
gibi anlamsal bir akışkanlığa sahip bir kavramın, günümüz Türk Edebiyatının önemli
yazarlarının perspektifinden sanatımızdaki yansımalarını derli toplu olarak bulabileceğimiz
Edebiyatın Taşradan Manifestosu kitabındaki metinler, bir nevi
"Arkadaşlar! Bambaşka bir edebiyat da mümkün olabilir!" şeklinde nida
ediyor. Bence bu çığlığa kulak vermekte önemli bir fayda var. Çağımızın
tektipleştirme yolunda hızla ilerlediği mekansal olgular, şayet yeterince güçlü
estetik tercihlerle desteklenebilirse, bambaşka duyarlıklara da kapı
aralayabilme potansiyeline sahip. Yeter ki zihinlerdeki kodlanmışlığı
aşabilecek geniş bir ufka sahip olunabilsin.
POLAT ONAT / 13 Şubat 2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder