DİP ODA – 11
(...)
Polat Onat’ın kitabı “İhtiyarın Vefatı”nı izleksel bir kitap olarak görmek pek mümkün görünmüyor. İhtiyarın ve ihtiyarlığın şiirini oluşturan bakışına rağmen böyle bu. İhtiyarın / şairin biri dünyaya bakıyor, gezip dolaşıyor sonra bulup çıkardıklarını ve takıldıklarını anlatıyor. Onat dondurduğu anları ihtiyarın / kendi gözünden ve zihninden büyük ölçüde yine görüntü haline getirerek şiirleştiriyor. Bunu imgeden olabildiğine uzakta gerçekleştiriyor.
İkinci kitabı “İhtiyarın Vefatı”nda söylemsel, dilsel ve biçimsel bir farklılaşma ve zenginleşmeden söz etmek zordur. İlk kitabı “Son”dan bu yana imgenin yerine görüntüler anlatmaktadır. Gündelik hayattan geçmişe ve bugüne bakarak saptanan ya da kurgulanan görüntüler anlatıcı ihtiyarın / şairin sözcükleriyle şiir olmaktadır.
Kimi zaman bu da kesmiyor olacak ki Onat anlık görüntüyü bırakıp şiiri görsel oyun haline getiriyor. Bu Onat’ın sinemayla kurduğu ilişkinin başka bir görselliğe kapılarını sonuna kadar açtığını gösteriyor. Bu durum anlamı sözcükten uzaklaştırmaya yetmese de sözcüğü görselleştiriyor. Onat’a da bu görsellikle istediği oyunu oynamak kalıyor.
“İhtiyarın Vefatı”nda insanı ölüme hazırlayan ihtiyarlığın olgu olarak söz konusu edilmesini olumlamak gerekiyor. Şair böylelikle geride bıraktığı ve yaşadığı dünyayı değerlendiriyor. Bunu yaparken ihtiyar/lık üstünden kendi hayatını şiire dâhil ediyor.
Polat Onat “İhtiyarın Vefatı”yla politik vurgulardan özellikle kaçınarak kendi hayatının zihninde bıraktığı olgu ve görüntülerle ilerliyor, iyi de ediyor. Polat Onat baştan beri sinema ve sinemasal ögelere ilgisinden dolayı görüntüyü seviyor. Burada önemli olan görüntülerin birkaçı dışında hayatın ve onu kendine dâhil eden doğanın içinden çekip çıkarılmasıdır. Bunun ihtiyarlık gibi hepimizi bekleyen bir gerçeklik üstünden yapılması ise şiirleri daha anlamlı kılmaktadır.
Ne var ki bütün bunlar gündelik hayatın gerginliğinden uzakta gerçekleştiği için şairin yaşadığı dünyayla ilişkisini zayıflatmaktadır. Dünya hiç bu kadar masum olmamıştır. İnsan hele hiç.
Bu durumda ifade edilmesi gereken bellidir: donmuş her an insanı gerçek olandan biraz daha uzaklaştırır. Çünkü görüntü gerçeğin kurgulanmış halidir. “İhtiyarın Vefatı”nın temel sorunu budur. Şiir kurgulanmış görüntünün bozulmasını beklemektedir.
Kimi şiirlerin öteki şiirler arasında kendine yer ve düzey bulmakta zorluk çekmesini de Polat Onat’ın kendini geliştirmeye çalışan okurluğunun şiirine yansımasıdır deyip geçiyorum.
(...)
Halim ŞAFAK
Bireylikler Dergisi, Sayı: 39
Temmuz-Ağustos 2011, Sayfa: 43
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder